ÖLÜMÜN SITMADAN DAHA EFDAL OLDUĞU GÜNLERDE HAPŞIRIK KORKUSU
Bir ormanda tutup onu Bağladılar ağaca Yumdu sanki uyur gibi Gözlerini usulca... Bir soğuk yel eser
Üşür ölüm bile / ÜLKÜ TAMER
Türkiye’nin 200 yıllık tarihi, ölüm korkusu ile sıtmaya razı edilmiş bir toplumsal yapı oluşturularak geçti. Bu toplumsal projeyi önce egemen ve emperyalist Batılı Devletler yürüttü. Sonra da Cumhuriyetin kurucu kadroları ve en sonunda da iktidarı ele geçiren siyasi partiler yürüttü. Gelinen noktada hafızalarımıza kazınan kötü ve düşman bir yapıya karşı ileride daha müreffeh günlere erişmek için yaşadığımız geçici sıkıntılara ( SITMA) katlanmak zorunda bırakıldık. Ne ölüm korkusundan kurtulabildilik ne de sıtmadan… Bütün bunlara rağmen hala güzel günlerin geleceğine dair umutlarımızı korumaya devam ediyoruz. Geçmişte düşman bizi zorla sıtmaya ve meşakkatli günlere zorladığında ölüm korkusundan kurtulmak ve buna karşı direncimizi artırmak için bilenerek yaşıyorduk gelecek güzel günlerin özlemi ile hıncımızı büyüterek sabrediyorduk. Emperyalist dünyaya karşı bütün ezilen toplumların da bayraktarlığını yaparak ölümü de öldürüp özgürlüğümüze kavuştuk. Genç Türkiye Cumhuriyetinin bu mücadelesi ve zaferi bütün mazlum ve mağlup toplumlara ilham kaynağı olmuş ve bütün dünyada insanların sıtma ile yaşamak zorunda olmadığını, özgürlük için ölümün göze alınabileceğini ortaya koymuştur. Türkiye de hala tartışma konusu olan Lozan Barış Antlaşması ile de bütün hastalıklarından kurtulmuş olmasa da ölüm korkusundan kendisini kurtarmıştır. Lakin kurucu iradenin sahipleri Türkiye’de ölüm korkusunu halkından esirgeme alicenaplığında bulunmamış, geçmişte gavurun reva gördüğü korkuyu katmerli bir şekilde kendi yurttaşlarına hissettirmiştir. Sonrasında ülkeyi yöneten iktidarlarda aynı yoldan gitmiş ve konjektüre göre komimizmi, faşizmi ve islamı bir tehdit (ölüm) olarak göstererek kendi iktidarlarını devam ettirme yolunu seçmişlerdir. Toplumsal dinamikleri harekete geçirebilecek olan STK, cemaat, basın ve benzeri yapılanmaların iktidar yada muhalefet ile işbirliği içerisinde ve gerçeklikten uzak tutumları da ortaya çıkınca halkın üzerindeki sahte ama yıkıcı baskı daha da artmış bulunmaktadır. 1991 yılından sonra ölümü de göze alan bir strateji ile halkın karşısına çıkan (Kanlı mı Kansız mı sorusunu soracak kadar cesur olan) Milli Görüş hareketi ve sonrasında AK Parti ile toplumda büyük bir beklenti oluşturmuştur. Gerek Refahyol hükümeti gerekse ilk 10 yıllık AK Parti iktidarı halkı korkutmak yerine toplumsal beklentileri karşılayacak icraatlara imza atmıştır. 2013 yılının 17-25 Aralık tarihinde meşru iktidara karşı yapılmak istenen Bürokratik Darbe Girişimi ile önce mevcut hükümete ölüm gösterilmiş ve sıtmaya razı edilmiş. Sonrasında da dünyadaki ekonomik ve pandemik kriz ile yeniden Türk halkı sıtmaya razı edilmiştir. İktidar partisi yaşadığı travma ve kuruluş stratejisinden sağcı bir yapıya savrulmasının sonucu olarak baskılara boyun eğmiş bulunmaktadır. Hapşırdığımızda sıtma olduğumuzu düşünüyoruz. Eyvah öleceğiz korkusu hepimizi esir aldı… Tarih: 23 Eylül 2023 Cumartesi Hit: 958