Sevgili okurlarım, bu ay dental implantları tedavi boyutuyla ele alalım diyordum. Ancak öncesinde, implantların üretim kısmının da çok ilgi çekici bir konu olduğunu düşündüğümden, sizlere bu hususta çok kısa bilgi vermek istedim. Şimdi, düz titanyum çubukların çene kemiğimizle kaynaşabilen mükemmel diş köklerine dönüşüm sürecine genel olarak bir bakalım.
Modern bir implantın üretim serüveni, aslında multidisipliner bir bilimsel maceradır. Bu süreç biyomühendisler, malzeme bilimcileri, endüstri mühendisleri, makine mühendisleri, diş hekimleri... birçok farklı alanın ortak çalışmasıyla şekilleniyor.
Ürün tasarımı belki de en önemli aşama. İlk adımda çene kemiğinin anatomik yapısı analiz edilerek en ideal implant şekli/tasarımı belirliyor. Bu aşamada binlerce simülasyon yapılıyor, stres testleri uygulanıyor ve en uygun vida tasarımı ortaya çıkarılıyor. Bilgisayar destekli tasarım (CAD) programlarında oluşturulan prototipler test ediliyor. Bu analizlerde implantın çiğneme kuvvetlerine nasıl tepki vereceği, hangi noktalarda stres yoğunlaşması olacağı detaylıca inceleniyor. Bu şekilde tasarım sürekli geliştiriliyor. İmplant üzerindeki yivlerinin açıları, derinlikleri, kalınlıkları ve sıklıkları hesaplanıyor. İşin sırrı, kemikle maksimum temas yüzeyi sağlayacak spiral formunun mükemmelleştirilmesinde yatıyor. Bu yivlerin ve implant yüzeyinin tasarımı kemik hücrelerinin tutunma derecesini doğrudan etkiliyor.
İdeal tasarıma ulaşıldıktan ve ürün mükemmelleştirildikten sonra artık seri üretim kısmı geliyor. Medikal sınıf titanyum çubuklar CNC tezgâhlarında mikron seviyesinde hassasiyetle işlenerek implanta dönüştürülüyor. Ancak asıl iş yüzey pürüzlendirmede başlıyor. İmplantlar CNC tezgahından çıktıklarında pürüzsüz ve parlak bir yüzeye sahip oluyorlar. Kemikle kaynaşmayı, kemik hücrelerinin implant yüzeyine sıkı bir şekilde tutunmasını sağlamak içinse bu parlak yüzeyin işlenerek pürüzlendirilmesi gerekiyor. Kumlama (sandblasting), asitle aşındırma (acid etching) ve/veya lazerle aşındırma yöntemleriyle oluşturulan mikroskobik pürüzlülük, kemik hücrelerinin tutunması için ideal ortamı hazırlıyor.
Üretimden sonra ise paketleme ve sterilizasyon aşamaları geliyor. Paketlenen implantlar, gamma ışınlarıyla steril hale getirilirken, yüzey kimyasının bozulmaması için özel protokoller uygulanıyor.
Bu bilimsel yolculuk bize gösteriyor ki, modern implantoloji artık sadece diş hekimliğinin değil, malzeme bilimi, mekanik ve biyomühendisliğin kesişiminde gelişen bir uzmanlık alanı. Önceki yazımda bahsetmiştim: Deniz kabuklarından, kölelerden çekilen dişlerden günümüzde geldiğimiz titanyum teknolojisi nasıl ilerlediğimizi gösteriyor. Ancak benim görüşüm bu alanda ileride çok daha muhteşem teknolojilerle karşılaşabileceğimiz yönünde.
Bir sonraki yazımda, bu mühendislik harikası implantların ağız içindeki yaşam döngüsünü inceleyeceğiz.
Kalın sağlıcakla.