27 Temmuz 2024 Cumartesi   

İlyas ÇAĞLAYAN / Tiyatrocu / Oyuncu / Kültür - Sanat

ALGI İLE DEĞİL, ÜRETİMLE BAKALIM 100 YILA

 

19. Yüz Yılın son dönemleri ve 20. Yüz Yılın başları yıkılışların ve yeni başlangıçların yaşandığı bir elli seneyi barındırmakta.
Kaybedilen Balkan Savaşı sonrası zor günler geçiren Osmanlı İmparatorluğu, Almanların ve Enver Paşa’nın zorlaması ile kendi sonunu getiren Birinci Dünya Savaşına katılmış kendi topraklarını korumak için tarihi boyunca ilk defa savaşmak zorunda kalmıştır.
1915 yılında Çanakkale Savaşlarında elindeki yetişmiş askerlerin birçoğunu kaybeden imparatorluk artık dağılma sürecini iliklerine kadar hissetmektedir.
İngilizlerin ayartması ile Arap şeyhleri kendilerine sahip çıkan imparatorluğa başkaldırmaya başlamış ve Orta Doğu haritası yine İngilizler tarafından cetvel ile çizilerek bölgenin yeni şekli belli olmaktadır.
Anadolu’da ise İngilizlere karşı mağlubiyeti kabul etmiş olan halk Yunan’lıların İzmir’e ayak basması ile silkelenmiş ve Mustafa Kemal önderliğinde yeni bir diriliş öyküsü yazmıştır.
Peki sonra ne oldu?
Önce Yunan denize döküldü sonra İngilizler, İstanbul’dan çekildi. Yeni bir mücadele başlamıştır artık. Var olma mücadelesi.
Tarih boyunca içeriden yıkılan Türk Devletleri yine içeriden oynanan oyunlarla Osmanlı İmparatorluğu tarihe karışmış yerine yeni bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Peşi sıra gelen devrimler, inkılaplar ve atılımlar bu yeni devletin güçlenmesi, ayakta kalabilmesi ve halkının huzur ve barış içerisinde yaşaması içindir.
Mustafa Kemal ve silah arkadaşları bu yeni devletin kalıcılığını garanti altına alabilmek için tüm menfaatlerden vazgeçerek gerek tarım, gerek sanayii, gerekse ekonomik adımları hızla atmışlar ve halkın refahı için ellerinden gelenin fazlasını yapmışlardır. Ta ki 10 Kasım 1938 yılına kadar. Yükselen Anadolu değeri bu yıldan sonra duraklamış hatta gerilemiştir.
Ülke üzerinde oynanan oyunlar kendi kendimize kalmamızı engellemiş, insanlarımız ve yöneticilerimiz hep başka sorunlarla uğraşırken, geleceğe dönük adımlar atmak yerine başlarına örülen çorapları çözmekle uğraşmışlardır.
2. Dünya Savaşının kapladığı 40’lı yılların ardından siyasi çekişmelerle geçen 50’li yılların ardından gelen 60 darbesi ülkemizin siyasi kaderinde derin bir iz bırakmıştır. Ardından gelen sağ-sol çatışmaları, 70’li yılların ortalarında hortlayan ASALA terör örgütünün saldırıları ile pekişmiş ve 80 ihtilali halka kurtuluş olarak gösterilmiştir. Lakin perde arkasında dönen dolaplar çok sonraları gün yüzüne çıkarken, dönemin siyasileri ve üst rütbeli subaylarının maskeleri düşmeye başlamıştır. 80’li yıllar garip bir siyaset geçişine sahne olurken önceleri Apocular olarak adlandırılan daha sonra PKK adını alan terör örgütü yine ülkemizin istikrarına darbe vurabilmek amacı ile dış güçler tarafından sahnelenmeye başlamış, binlerce insanımız bu terör örgütü yüzünden canından olmuştur.
Örgütün sözde Kürt sorununa çözüm bulacağı ümidi yerel halkta olumlu karşılansa da bu olumluluk çözüm süreci boyunca halkın bu terör örgütünün gerçek yüzünü görmesi ile ortadan kalkmıştır.
Yani sizin anlayacağınız bu topraklarda yaşayan bizler Türkü ile Kürdü ile Lazı ile Çerkezi ile barış içinde yaşamayı amaçlayan bir toplum iken başımıza örülen çoraplar nedeni ile ne sanayide, ne ekonomide, ne sanatta, ne sporda atılım yapma şansı bulamadık.
100 yıldan beri boğuştuğumuz sorunları Almanya, İngiltere, Fransa, Amerika hatta Japonya yaşasa şimdiye kadar çoktan dağılırdı.
O yüzden 100 yıldan beri yaşadıklarımıza bakalım ve gelecek yüz yıl için şimdiden tedbir alalım…
Sanatla kalın, sanatın yanında yer alın…

Tarih: 18 Kasım 2023 Cumartesi    Hit: 1089




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol