Karanlık bir ormanda kaybolmak, ne yapacağını
bilememek gibi bir duygu olsa gerek Alzheimer hastasının hissettiği; mesleğimin
bu kısmı hep üzmüştür beni. Hastanın büyüttüğü çocuklarını tanıyamaması, eşini
bir yabancı gibi görmesi, kendi evini bile yabancı hissetmesi…
Tam da dediğim
gibi karanlıkta kaybolmak, ne yapacağını bilememek, kendi ihtiyaçlarını karşılayamamak
ve korkmak…
Nörolog olduğumdan beri takip ettiğim
Alzheimer hastaları zamanında evini çekip çeviren becerikli bir ‘Osmanlı kadını’,
bir çok öğrenci yetiştirmiş bir öğretmen, nice inşaatlar yapmış Karadenizli bir
müteahhit ve daha nice harika insanlardı. Şimdi ise hastalığının evresine göre,
adını bile zor söyleyen, çocuklarını tanıyamayan, belki de hiç konuşamayan
hatta belki de yatağa bağımlı bir hasta…
Hasta yakınları için de becerikli eşini,
aslan gibi babasını, dağ gibi anasını bu halde çaresiz görmek, ortaya çıkan
beslenme, tuvalet ihtiyacı, yatak yarası gibi birçok problemle baş etmeye çalışmak,
bunun getirdiği zamansal ve maddi sorunlarla çaresiz ve yalnız hissetmek…
Bu nedenle böyle hastalarımı tedavi ederken
onların birebir yanında olduğumu hissetmek ve hissettirmek benim için hastaya
yaklaşıma ilk adımdır.
Bu yazımızda hafıza kavramına bir giriş yapıp
daha sonraki yazılarda Alzheimer hastalığını konuşacağız. Nörolojinin
belirsizliklerle dolu bölümlerinden “Hafıza Bozuklukları” başlığının altında
demans (bunama) birinci sırada gelir. Alzheimer demansı da bunamanın en yaygın
görünen tipidir. Bunama kelimesini kullanmak da beni üzdüğü için yazım boyunca
hep Alzheimer hastalığı ya da demans diyeceğim.
Birincil olarak şunu söylemek istiyorum:
Demans yaşlılığın doğal bir sonucu değildir, yani unutkanlık yaşlı hasta için doğal
kabul edilemez. Hafıza deneyimlerimizin ve öğrendiklerimizin saklanabilmesi, geçmişe
ait tecrübelerin saklanması, anıların biriktirilmesi ve gerektiğinde bunların
hatırlanmasıdır. Anlık bellek ve kalıcı bellek olarak iki bölümden oluşur.
Kalıcı belleğimizde, ana dilimiz ya da diğer
öğrenilmiş lisanlar, edindiğimiz mesleki bilgimiz, araba kullanmak gibi
beceriler ve gün içinde farkına bile varmadığımız günlük yaşam aktiviteleri ve
becerileri yer alır.
Kısa süreli hafıza, bilgilerin ilk geldiği
kapasitesi sınırlı bir alandır. Örneğin, hastanede muayene olduğumuz doktorun
ismi, “unutmayayım doktorumun adı Bahar’mış” gibi bir yöntemle uzun süreli
belleğe atılmazsa kaybolur. Beyinde bu fonksiyon temporal lob ve hipokampus bölge
ile ilişkilendirilmiştir.
Öğrenme nörokimyasal bir olayda hücre içi
RNA rol oynar. Bir canlıdan diğerine benzer özelliklerin iletilmesinde DNA rol
oynar.
DEMANS (BUNAMA) ALZHEİMER HASTALIĞI’NIN (AH) NEDENLERİ VE KLİNİK BULGULARI
Alzheimer hastalığını (AH) şudur diye kesin
bir nedene bağlayamıyoruz. Nöroloji camiasında üzerinde durulan ve tartışmalı
olan risk faktörlerini şöyle sıralayabiliriz.
Yaş ve cinsiyet; yaşın ilerlemesi hastalığın
ortaya çıkış sıklığını arttırıyor. Kadın hastalarda erkeklere göre biraz daha
fazla görülebiliyor.
Genetik yatkınlık; erken başlangıçlı özellikle
65 yaş altı vakaların neredeyse yarısında aile öyküsü var, yakın akrabalar arasında
AH mevcut, vakaların yüzde 5-10’u böyledir. Yüzde 90’lık vaka grubunda genetik
yatkınlıktan bahsedilmiyor. Yani ”ailemde var bende de olur mu?” sorusunun yanıtı,
eğer vaka erken başlangıçlı ise yüzde 50 olasılıktan bahsediliyor.
Kafa travmaları; tekrarlayan mikro kafa
travmaları ve büyük kafa travmaları sonrasında 5-7 yıl içinde AH için risk teşkil
eder. Kan beyin bariyeri dediğimiz beynin koruma mekanizması travmalarla
bozulduğu için AH ortaya çıkabilir.
Nörotoksinler (beyni etkileyen zehirler);
kimyasal maddeler, endüstriyel boyalar, solventlerle uğraşan meslek gruplarında
AH görülme sıklığı yüksek bulunmuş. Türkiye’de dahil birçok ülkede gıdalarda
bulunan gulutamat (cips, gofret gibi hazır gıdaların lezzetini arttırıcı olarak
kullanılıyor) beynin bazı bölgelerinde birikmiş olarak saptanmış. Hava kirliliği,
fabrika atıkları, alkol, yoğun sigara kullanımı da risk faktörlerindendir.
Damarsal hastalıklar; yaşlılık döneminde geçirilen
kalp krizleri AH’ı tetikleyebilir.
Bağışıklık sistemindeki problemler;
Alzheimer hastalığına yol açabileceğiyle ilgili görüşler var.
Troid hastalıkları; Alzheimer hastalığı için
bir risk faktörü olabilir.
Kronik depresyon; son çalışmalarda bir risk
faktörü olarak karşımıza çıkıyor.
Eğitimsizlik; bir risk faktörü. Eğitim
seviyesi yüksek toplumlarda AH daha az görülüyor.
Östrojen eksikliği; östrojen kullanan kadınların
AH riski biraz daha düşük deniliyor.
Peki AH ortaya çıktığında erken ve
ilerleyen dönemde nasıl bir tablo bizi bekliyor.
Erken dönemde hasta işe başlamakta
isteksiz, ilgisiz, yetersiz olabilir. Sanki beceriksizleşmiş gibidir, ifadesi
donuk olabilir ya da hırçın veya gereksiz neşeli olabilir. Özellikle yakın hafızada
kayıplar ortaya çıkar. Eski bilgiler hatırlanırken yeni bilgiler kaydedilemez.
Bu konu hasta yakınları için şaşırtıcı olabilir. “40 yıl önceyi bile hatırlıyor,
benden iyi hafızası var” şekilde düşünmesine yol açabilir. Oysa hastada yeni
bilgileri kaybedilirken eski bilgiler yoğunluklu olarak gündeme gelmektedir. En
erken bulgu hafıza kaybıdır. Hasta unutmaya başlamıştır. Ama henüz sosyalliği
bozulmadığı için unutkanlığı esprilerle veya başka konuya atlayarak kapatır.
”Aşkolsun! bana bu basit soruyu mu sordun?”
diye sizi refüze eder, yuvarlak bir cevapla ya da espriyle geçiştirir. Bu da
hasta yakınları için tuzak tabi. Hasta öyle güzel unutkanlığını saklar ki
doktora gitmek gecikebilir.
Apraksi dediğimiz beceriksizlik ev içi
aktivitelerde kendini belli eder. Yemeğini yaparken, örerken, namazını kılarken
sorunlar yaşamaya başlar. Bu sırada hastanın umursamaz görünmesi de AH
lehinedir.
Yavaş yavaş kendine özensizlik başlar, ev içi
işlerde elinden düşürme, yemeği yakma gibi kazalar olur, kaybolmalar başlayabilir.
Konuşma bozukluğu nispeten daha ileri dönemler de olur. Depresyon, hayal görmeler
(halüsinasyon) idrar ve gaita kaçırma, aşırı konuşma ya da tam tersi aşırı bir
sessizlik olabilir. Yani ilerleyen dönemde davranışsal bozukluklar ve hastanın
kendi kendini idare edememesi tabloya hakim olur. Hastaya refakat etmek
yetmeyebilir, gün geçtikçe bakıma muhtaç hale gelir. Ailesini tanımaması,
beslenme problemleri her şeyi daha da zor hale getirir.
Uzm. Dr. Bengi Bahar Demirbağ
Baypark Hospital
Nöroloji Uzmanı