Türkiye, siyasetin ve yönetimin yüzleşmek zorunda olduğu bir dönüşümün eşiğinde duruyor. Artık mesele, partilerin günlük çekişmeleri veya genel başkanların kişisel ajandaları değil; mesele, Türk Devlet Aklı denen o kadim ve derin iradenin, ülkeyi gerçek ve kalıcı bir demokrasi yoluna sokma kararlılığıdır.
Bu derin akıl, kurumsal süreklilik ve milli menfaat esasını merkeze alarak, bizleri yoran ve enerjimizi tüketen "demokrasi karmaşası" döneminin sonunu ilan ediyor.
Kimse, bu milli mutabakatın dışına çıkabileceğini, günübirlik parti çıkarlarıyla ülkenin kaderi üzerinde pazarlık yapabileceğini sanmasın. O günler artık geride kaldı.
Parti saltanatına son veren dönüşüm
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçiş, sadece bir idari değişim değildi; bu, temsil sisteminin kökten temizlenmesi için atılan ilk adımdı.
Zira, parti başkanlarının 'uşaklarını' milletvekili listelerinden Meclis’e gönderme dönemi, halkın vicdanını derinden yaralamıştır. Bu sistem, vekili halkına değil, genel başkanına borçlu kılan adaletsiz bir yapı yarattı.
Gerçek demokrasiye giden yol, temsiliyetin özgürleşmesinden geçer. Milletvekilini, tıpkı Cumhurbaşkanı gibi, doğrudan dar bölge kendi bölgesinden, yüzde 50 artı bir oyla seçme kuralı, parti merkezlerini etkisizleştirecek en büyük devrimdir.
Bu sayede, milletvekili artık parti listesiyle değil, halkının sevgisi ve güveniyle Meclis'e oturacaktır.
Parti disiplini zincirinden kurtulan vekil, sadece halkın dertleriyle dertlenen, çözüm üreten ve çevresine destek olan gerçek bir temsilci olacaktır.
STK’lar ve vicdanın sesi
Bu büyük dönüşümün en önemli sonuçlarından biri de, Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK'lar) siyaset sahnesinde ön plana çıkmasıdır.
Parti duvarları yıkıldıkça, vicdanlı ve çözüm odaklı STK'lar, yerel ve ulusal düzeyde siyasi inisiyatif alacak, halkın gerçek problemlerini Meclis'e taşıyacaktır.
Bu yeni düzende, devlet bütçesinden partilere aktarılan ve sadece siyasi elitlerin saltanatını besleyen haksız finansman da son bulmalıdır.
Bu kaynaklar, artık milletin sesi olan, toplumun yapı taşları olan STK’lara ve çözüm odaklı projelere yönlendirilmelidir.
Türkiye, derin aklın rehberliğinde, parti çekişmelerinden arınmış, bölgesel ve bireysel temsiliyetin güçlendiği bir gerçek demokrasiye doğru emin adımlarla ilerlemektedir.
Bu yol, millete hizmet yoludur.