20 Aralık 2025 Cumartesi   

İlyas ÇAĞLAYAN / Tiyatrocu / Oyuncu / Kültür - Sanat

DİJİTALLEŞEN SANAT

 

Yapay zekâ ile üretilen eserlerin geleceği
Teknoloji her dönem sanatın yönünü belirleyen en güçlü dinamiklerden biri oldu. Fotoğraf makinesi, sinema, bilgisayar grafiklerinin gelişmesi… Bugün ise yeni bir eşikteyiz. Yapay zekâ ile üretilen eserler, sanat dünyasının neredeyse bütün dengelerini yeniden kuruyor. Bundan birkaç yıl önce adı bile geçmeyen yapay zekâ sanat araçları artık sadece bir “teknolojik oyuncak” değil; ressamların, müzisyenlerin, sinema yapımcılarının ve tasarımcıların aktif şekilde kullandığı yaratıcı ortaklara dönüşmüş durumda. Peki bu dönüşüm, sanatın geleceğini nasıl şekillendirecek? Bir kaç Başlıkta inceleyelim mi?
Sanatçı mı? Araç mı? Yoksa ortak mı?
Birçok sanatçı yapay zekâ üretimlerini bir tehdit olarak görüyor; bazıları ise yaratıcılığı artıran yeni bir yöntem olarak. Aslında belki de cevap bu ikisinin tam ortasında.
Yapay zekâ ile üretilen eserler, sanatçıdan bir “komut” almadan ortaya çıkamıyor. Yani hâlâ insan yaratıcılığı başlangıç noktası. Ancak yapay zekâ, sanatçının hayal gücünü genişleterek ona yeni kapılar açıyor. Saniyeler içinde yüzlerce tasarım üretebiliyor, renk ve biçim kombinasyonlarını deneyebiliyor, sinema sahnelerini taslak olarak ortaya koyabiliyor. Bugün dünyanın birçok büyük sanatçısı, yapay zekâyı bir ortak akıl gibi kullanarak üretim hızını ve çeşitliliğini artırıyor.
Bunların en başında ise Telif Tartışmaları geliyor. 
Soru net “Bu Eser Kimin?”
Yapay zekâ sanatının en çok tartışılan yönü telif meselesi. Bir resim ya da müzik yapay zekâ ile üretildiğinde: Bu eserin sahibi kim?
Yapay zekâ eğitiminde kullanılan milyonlarca eserin hakkı ne olacak? Sanatçının emeği nerede başlıyor, nerede bitiyor? Hukuk hâlâ bu soruların çoğuna net cevap veremiyor. Yakın gelecekte dünyada ve Türkiye’de bu konuda ciddi yasal düzenlemeler yapılması kaçınılmaz görünüyor. Sanat Artık Daha demokratik. Yapay zekâ, sanat üretimini yalnızca profesyonellere özgü olmaktan çıkarıyor. Hiç çizim bilmeyen biri, kelimelerle muhteşem bir illüstrasyon oluşturabiliyor.
Film çekemeyen biri, sahne taslaklarını hazırlayabiliyor. Şiir yazmayan biri, duygusunu yapay zekâ ile buluşturup yeni bir ifade dili yaratabiliyor. Bu, bir yönüyle sanatın daha demokratik bir hâl alması anlamına geliyor. Yıllardır sanata erişim imkânı bulamayan gençler için büyük bir fırsat gibi görünüyor.
Sanatın Ruhunu Korumak: İnsanın Hikâyesi
Yapay zekâ ne kadar gelişirse gelişsin, bir şeyi asla yapamayacak: İnsanın yaşanmışlığını, acısını, hikâyesini birebir aktarmak. Bir resme ruh katan, bir sahneyi unutulmaz yapan, bir türküyü kalbe dokunduran şey “teknik” değil, insanın içindeki duygu evreni. Yapay zekâ bu evreni taklit edebilir; ama onun deneyimini yaşayamaz. Yani hayatın akışını gerceklestiremez. Bu nedenle geleceğin sanatında en değerli şey yine insanın duygusu, sezgisi ve anlatısı olacak.
Sonuç olarak yapay zeka:
Tehdit değil, yeni bir oyun alanı
Yapay zekâ sanatı, ister sevelim ister eleştirelim, artık hayatımızın bir parçası. Bu değişimi reddetmek yerine daha iyi anlamak, doğru kullanmak ve etik sınırlarını çizmek gerekiyor. Sanat tarihine baktığımızda, her yeni teknolojinin önce korkutucu geldiğini ama zamanla üretimi zenginleştirdiğini görüyoruz. Yapay zekâ da farklı değil.
Belki de geleceğin en büyük sanatçıları, insan hayal gücü ile yapay zekânın sınırsız üretim kapasitesini birleştirenler olacak.
Ve asıl sanat, bu iki dünyanın uyumunda doğacak.  Yani kısacası sevgili Paşavizyon Gazetesi Okurları;
“Teknoloji hızla değişse de sanatın özü insanda saklıdır. Bizim görevimiz, bu değişimi doğru okuyup kültüre ve sanata değer katan her yeni kapıyı cesaretle aralamaktır.”

Tarih: 20 Aralık 2025 Cumartesi    Hit: 916




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol