20 Aralık 2025 Cumartesi   

Sadık KAHRAMAN / Gazeteci Yazar / Şehir ve İnsan

BEN VARIM DİYEBİLMEK

 

Amerikalı Papa, ülkemize, hele de İznik’e yaptığı ziyaretle akılları epey bulandırıp öyle gitti. İznik özelinde ilk kez gerçekleşen seyahat, elbette hep sembolik hem de siyasi açıdan ehemmiyet arz ediyordu. İznik, Hristiyanlığın tarihi merkezlerinden biri olduğu gibi, muhakkak geçmişi yad etmek veya eski Hristiyan topraklarını şöyle bir dünya gözüyle görmek maksadıyla Türkiye’ye ayak basmadığı belli olan Papa, tıpkı kendisinden öncekiler gibi, esasında patriğe, yani Ortodokslara ve dolayısıyla Ruslara, Moskova’ya mesaj vermekte; aynı zamanda da dinler arası diyalog rezaletini de canlı tutmanın yollarını aramaktadır. Külliye’de ağırlanması ve Erdoğan’ın, konuşmasında dinimize ve Müslümanlara yönelik saldırıların altını çizmesi, güzel hamlelerden olsa da, gidip de üç kitabi dinden kişilerden koro yapıp bunlara ilahi söylettirilmesi, Diyanet Başkanının hali, tavrı vs de bir o kadar skandal görüntülerdir. Batı nasıl hala Türk insanının ve Anadolu’nun Müslümanlıkla yoğrulduğunu ve Müslümanların bu toprakların sahibi oluşunu kabullenmek istemeyorsa, bu gerçekler nasıl Batı’nın zoruna gidiyorsa; bir o kadar da Müslümanların, Türkiye’yi temsil edenlerin, Anadolu insanının da Batı’yı iyice tanıyıp nefretini, gerçek emellerini, FETÖ vasıtasıyla dinimize saldırılarının temelini, hakiki yüzünü tanıması, bilmesi, iyice görmesi ve her olası tehdide karşı “Ben varım, ben buradayım,” diyebilmesi gerekmektedir. Öyle ki, dinler arası diyalogların, başka şekillerde karşımıza çıkarılacak benzer oyunların memleketimizin bir kesiminin ısrarla, inatla yaranmaya ve kendini yamamaya çalıştığı Batı tarafından üzerimize oynanmasının yegane amacı, ellerinden alınan bu kıymetli, aziz toprakların ve gücün intikamını almaktır. Nitekim ne demiş Cemil Meriç; “Olimpos Dağı'nın çocukları, Hira Dağı'nın evlatlarını asla kabullenemeyecektir.”
***
‘Papa Türkiye’de nasıl ağırlanır’ yaygarasını koparanların bir kısmının, Ayasofya Camii’nin dedemizden bize miras kalan aslına dönüşmesine şiddetle karşı olanlardan çıkması bana da sürpriz olsa da bu insanların kendileriyle çelişmelerine şaşırmayı artık büyük ölçüde bıraktım. Yine de yeni hamleleri her seferinde bir parça hayrete düşürebiliyor. Cellattı, Stockholm Sendromuydu derken DEM’le arasına kara kediler sokan Özgür Özel, her pottan sonra bir manevrayla altı okun yönünü değiştirmeye çalışsa da Altılı Masanın altındaki ortağını küstürmekten kendini alıkoyamıyor. Her yanlış hamle kendi hanesine eksi bir oy yazarken, Anayasa değişikliğinden çok daha ötede bir meselenin, terörsüz Türkiye meselesinin çözümüne dair de ısrarla tutarlı ve kararlı bir duruş sergilemekten yana olamıyor. Halbuki CHP’nin kent uzlaşıları sayesinde büyükşehirleri aldığının kendisi de farkında. Zaten o U dönüşleri de bu sebepten yaşanıyor. Oysa, böyle cellat vs diyerek Kürtlerin celladını hükümet gibi göstermeye çalışarak da Kürtleri çeşitli sendromlara falan tutuşturarak da bir yere varılmayacağının kendisi de farkında olmalı. Ki zaten, Ak Parti hükümeti kadar da Kürt vatandaşların mağduriyetlerini gideren, terör iltisakı olmayan her bir Kürt vatandaşın hakkını bu denli gözeten, Kürtçe eğitim hakkı getiren, devlet televizyonuna Kürtçe kanal açan, bütün bunları dert edinen başka bir hükümet de olmamıştır. Kalkıp da bu hükümete Kürtlerin celladı demek hakikaten en hafif tabirle büyük insafsızlıktır. Önemli olan, milliyetçiliğin dünya çapında, global anlamda bu denli pik yaptığı bir dönemde, elini taşın altına koyup, oy kaybetme pahasına, memleketinin geleceğini düşünerek bu terör belasına bir çözüm getirmektir. Yoksa oy kazanmak uğruna nelerin vaadinin verildiğini bilmediğimiz mutabakatlarla seçim almak değil. Üstad’ın dediği gibi, kim var denildiğinde, sağına soluna bakmadan “Ben varım!” diyebilmeli insan… Vesselam.

Tarih: 20 Aralık 2025 Cumartesi    Hit: 1016




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol