HER yıl bu duyguyu yaşarız, geçen yıl beklentilere cevap vermemiş ama gelecek yıl daha yılbaşı gecesinden itibaren her şeyi düzeltecekmiş sanırız. O geceye binlerce anlam yükler yer içer eğleniriz. Oysaki ertesi gün uyandığımızda hiçbir değişikliğin olmadığını ve hayatın kaldığı yerden devam ettiği gerçeğiyle yola koyuluruz.
Gazetemizin geçen sayısında İtalya’da bulunduğum için köşe yazımı yazamamıştım. Öncelikle hepinizden özür diliyorum.
İtalya’daki süreçte pek çok olayında takipçisi oldum. Beni en çok şaşırtan olaylardan biriside Beyoğlu’nda ki “İnci” pastanesinin polis zoruyla boşaltılarak yerine yeni bir alışveriş merkezi yapılması girişimiydi. Sadece İstanbul’a değil tüm ülkeye mal olmuş olan ve profiterolü ile ünlü inci pastanesi bir asırdır hizmet verdiği yerden söküp atıldı. Oysaki inci pastanesi kendisi ordan çıkmak yada artık dükkanını kapatmak istese bile hayır sana destek olalım sen buranın bir değerisin senin dükkanın açık kalmalı denmesi gerekirken, polis zoruyla tahliye inanılır gibi değil. Ben Roma’da tarihi mekanları gezip İtalyanlara para kazandırırken Türkiye’de ise tarihi değerler polis zoruyla Beyoğlu’nun kalbinden söküp atılıyor.
Bu yazımda sadece bir inci pastanesine takılıp kalmakta istemiyorum, çok önemli gördüğüm bazı konuları da sizlerle paylaşacağım. Mit müsteşarı Hakan Fidan ile ilgili bu kez de farklı bir gerekçeyle soruşturma izni istendi. Hem de gerekçe Türkiye’yi yabancı ülkelerle savaşa sokma girişimi olarak yorumlanıyor. Bakalım Başbakan yine koruma kalkanlarını devreye sokacak mı?
Yeni yılla birlikte zam furyası da başladı. Ama vatandaştan tık yok. Yunanistan’da en ufak zamda ülke ayağa kalkıyor, isyan çıkıyor, İtalya’da halk sokağa dökülüyor, üçüncü dünya ülkelerinde bazen sokaklarda kan akıyor. Bizde ise dünyanın en pahalı benzinini kullanıyoruz ama iktidar % 50 oy alıyor? Memuru, işçiyi, öğrenciyi hatta arada kaynayan turisti bile copluyor, gaz sıkıyor, hastanelik ediyor hatta bazen ölümlerine sebep olan bir iktidar var. Oyunu ise her seçimde daha da arttırıyor. O halde “Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir” sözü tam bize uygun olsa gerek.
Ben biliyorsunuz Sosyal Demokrat bir düşünceye sahibim. Sağ olsun muhafazakar dostlarımız bizleri yıllardır Türkiye’ye dinsiz, namaz kılmaz, oruç tutmaz, hayırsız insanlar olarak göstermeye çalışıyorlar. Maalesef bunda da başarılı olduklarını kabul etmek gerek. Ancak bilinmelidir ki Siyasi düşüncesi insanların dini düşüncesini belli etmez. Ben Yüce Yaradana kul olduğu için şükreden, elinden geldiğince namazını kılan, orucunu aksatmamaya çalışan, kimseyi ibadetini sorgulayarak asla yargılama hakkını kendinde görmeyen bir aciz kulum.
Artık nerde ne kadar ibadet ettiğimin sorgulandığını hissetmekten de bıktım. Peki tüm bu olumsuzluklara rağmen neden AK Parti oylarını düşürmek bir yana hala yükseltebiliyor. Sanırım bunun cevabını hepimiz biliyoruz. Türkiye’de Muhalefet halkın beklentisini karşılayamıyor. Seçmen AKP’ye oy vermek yerine başka bir partiyi alternatif olarak görerek oy vermiyor. Bunun tek sorumlusu da elbette ki muhalefet partileridir. Dünya’nın en pahalı benzinini satıp da hala oy oranını arttıran bir iktidarın tek sorumlusu kuşkusuz muhalefettir.
O nedenle umutlu bir bekleyiş içindeki insanların umdukları çıkış yolunu 2013 yılında bulmalarını diliyorum.
***
Bayrampaşa’yı kazanmak için stratejiler geliştilen CHP’de birlik sağlandığı takdirde Belediye koltuğu çok uzakta değil. Yeterki partiye gönül vermiş üst düzey insanlar bir araya gelebilsin. Türkiye’de Başbakan Tayyip Erdoğan, HAS Parti’den Numan Kurtuluş’u alıyor, DP’li Süleyman Soylu’yu alıyor güçlenmek adına, CHP ise bir Mustafa Sarıgül’ü neden alamıyor. Acaba iktidar olayı istemediği için mi? Bunu ilçe bazına indirirsek, neden Bayrampaşa’da CHP’nin akıl insanları birlikte hareket edemiyorlar?