27 Nisan 2024 Cumartesi   

SEÇİMLER YAKLAŞIRKEN

 

İyiyi ve kötüyü seçerken,  değerlendirirken, belli değerler ölçüt alınır. Aslında biz basitçe hoşumuza giden şeylere iyi, gitmeyen şeylere de kötü deriz. Hoşa gitme yargısında bulunurken temel ölçütümüz ya güdülerimiz, dürtülerimiz, kalıp yargılarımız,  gelecekteki menfaat beklentilerimiz; ya da evrensel etik değerlerdir.

 Seçme; verilen kararı eyleme koymak demektir

 Ülkemiz yakında kendisini dört yıl süreyle yönetecek temsilcileri seçmek üzere önemli bir seçime gitmek üzeredir. Bu seçimin diğerlerinden farkı kemikleşmiş sorunlar yumağını halı altına süpürmenin imkansızlaştığı bir dört yılın seçimi olmasıdır.

 Seçimde oy kullanacak olan bizler bu dört yılın sorumluluğunu pasif şekilde üstlenmekteyiz. Ülkemizin sonuçları bakımından en en temel sorumluluk yükleyen sorunu, devletin şekliyle ilgili olandır. Bu sorun güç tekelleşmesi sorunudur. İktidar partisinin seçim beyannamesine baktığımızda önümüzdeki dönem siyasetinin ana yönelimi mevcut Cumhurbaşkanı'nı başkan olarak görmektir. Ana Muhalefetin yönelimi, ülkemizin demokrasi ve Cumhuriyet'le tanışmasında kurucu rol oynamış partisinin bu değerleri olduğu şekilde sürdürmesini sağlamak olduğu görülür. Muhalefetin tümü ise başkanlık sistemine değil, başkan olma iddiasını sürdüren Cumhurbaşkanı'nın kendisine tepkilidir.

 TÜRKIYE, DIN ve DIYANET

 Öncelikle sembolik değerine yakışmayan bir eylemden, sırf fark edildiği için vaz geçmek bir erdem değildir.

Din en genel anlamda bireye bir evren tasavvuru, topluma ise birbirleriyle olan ilişkilerinde hayatı kolaylaştıracak, bencilliği azaltmak amaçlı ahlaki normlar koyar. İşlevsel bakıldığında dinin varlık sebebi  ahlaktan başka birşey değildir. Bütün dinler bunu en iyi şekilde kendisinin gerçekleştireceğini iddia eder.

 Cumhuriyetimizin kurucuları bir devlet düzeni tasarlarken, din ve devlet işlerini ayırmak suretiyle mevcut devleti şekillendirmiştir. Fakat din konusu her türlü istismara açık olduğundan dini de kendi  haline bırakmamış; kurumsal olarak hem eski sorunların çözümlenmesi  hem de yeni ortaya çıkan sorunlara çözüm üretmek amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurmuştur. Özetle, Diyanet Işleri Başkanlığı'nın varlık sebebi ahlak olup şimdinin sorunlarını çözmek, geçmişteki sorunları ve sebeplerini yöntemsel olarak araştırmak, gelecek kuşaklarla ilgili de ahlaki olgunluğa yönelmeyi sağlamaktır.

 Diyanet'in konusundan kaynaklanan bir sembolik değeri vardır. Aynı şekilde adı geçen otomobil markası ve modelinin de sembolik bir değeri vardır. Bu iki değerin konularına bakıldığında birbirlerine taban tabana zıt olduğu görülür.

 İbreti alem için yapılan işte örneklik oluşturma uğruna  zor bir işi başarmak ya da  bireysel menfaatten vaz geçmek vardır.

 Otomobilin iadesi sırf olay fark edildiği ve bilinilirliği arttığı için söz konusu olmuştur. Bu eylemin de etik değeri yoktur. Dini bilirliği en üst seviyede olduğu farz edilip görevlendirilmiş başkan eğer    ibreti alem için bir şey yapması gerekiyorsa fark edildiğinde caymak yerine, konumu ve sembolik değerleri ile uyuşmayan bir eyleme imza attığı için Diyaneti önemseyen halka karşı bir özür dileme eylemi daha anlamlı olurdu. Bu belki gelecekteki başkanlar için bir ibret vesilesi olabilirdi. Diyanet İşleri Başkanı'nın bu inceliği görmesi en azından 'soyadındaki' olumsuzluğu ortadan kaldırması demek olurdu.

 HEMŞIRELER GÜNÜ

 Mensup olduğum tıp camiasının  önemli bileşenlerinden olan hemşirelerimizin "Hemşireler Günü" bir kez daha kutlarım.

  

Tarih: 22 Mayıs 2015 Cuma    Hit: 1132




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol