Kırca Ali’nın Buhara’dan çıkan yolculuğu;
Bir Türk - İslâm kültür yolculuğudur. Ahmet Yesevî Hazretleri’nin izinden Bektaşî ve Matûrîdîlik yolculuğudur. Özetle bu yol Türklerin Kızıl Elma’ya giden yolculuğudur.
***
Kırcaali Efsanesi belgeseli Anadolu’yu aydınlatan meşalelerinden biri olan Kırcı Ali’ye karşı ihmal edilmiş bir görevi yerine getirme sorumluluğudur.
Ayrıca unutturulmaya çalışılan tarihimize, Kırca Ali Efsanesi belgeseli yeni neslimize ışık tutma amacıyla çekilmiştir.
Kırcıların Ali ve tebası 14. yüzyıl da Sultan I. Murat’ın fermanıyla bugün Kırcaali diye bilinen bölgeye yerleşirler. Bölge 1516’dan sonra Kırcı Âli’nin oğulları Umur, Süleyman, Hamza, Lütfi ve Hasan’ın idaresi altında kalır. 1530 yılında Kırcı Ali’nin yerleştiği, yaşadığı ve vefat ettiği topraklara büyük kahramanın adı verilir. Ve o gün bu gün burası Kırcaali diye anılır.
Çektiğimiz bu belgesel ya da benzeri kaynaklarla onlara yol göstermenin de aydınların gecikmiş tarihsel bir sorumluluğu olduğuna inanıyoruz.
Osmanlının hoşgörü temelli idaresi sırasında; fethettiği her yerde olduğu gibi, Bulgaristan’da da dil, din ve geleneklerini kaybetmeden bu dönemde yaşamlarını rahatça sürdürmüşlerdir. Hatta diyebiliriz ki, Bulgarlar en rahat dönemlerini Osmanlı yönetimindeyken yaşamışlardır.
Çünkü kiliselerin kendi aralarındaki baskıcı rekabet nedeniyle; Osmanlı idaresi dışında; özellikle inançlarını, ibadetlerini rahatça yaşamaları, geleneklerini ve kültürel kimliklerini korumalarının kolay olmayacağı! İnkâr edilemez tarihi bir gerçekliktir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde Balkanlar’daki son kalesi olan Bulgaristan kaybedildikten sonra, burada yaşayan Türk, Müslüman nüfus Evlad-ı Fatihan’lar olarak maalesef oralarda mağdur ve muhtaç kalmışlardır.
1878 den sonra yeni Bulgar yönetimlerinin uyguladıkları asimilasyon politikalarıyla, özellikle de Türklerin dilini, dinini ve kültürlerini yaşamasına engel olarak tarihi miraslarımızı yok etmeye çalışmışlardır.
Türk, aydınlarını yok edip, sürgüne göndererek dili, gelenekleri, inanç ve ibadetlerini engelleyip, sistemli zulüm politikası uygulamışlardır.
Sadece 1919 - 1923 yılları arasında Aleksandır Stamboliski döneminde, Türkler’e büyük imtiyazlar tanınmıştır. Türklerin Eğitim reformu da bu döneme rastlar.
Fakat bu anlayış çok uzun sürmemiş çünkü ırkçılar tarafından Başbakan Aleksandır Stamboliski’nin vahşice katli ile sona ermiştir. Bulgaristan’ın Sovyetler Birliği’nin kontrolüne girdiği dönemden itibaren Türkler, sistemin baskısı altında kendi gölgesinden dahi korkar duruma getirilmişlerdir.
1989 yılına gelindiğinde Todor Jivkov döneminde bilindiği gibi; isimler zorla değiştirilmiş, hatta mezar taşlarında Türk izleri dahi silinmiş, son 1989 göçünde 350 bin civarında Türk, 3 ayda Anavatan’a göçe zorlanmıştır. Bulgaristan’daki Asimilasyon politikaları, demokrasinin gölgesinde, bugün bile halen devam etmekte ve maalesef yeni kuşakların tarihle bağları, gittikçe zayıflatılmaktadır.
Bu nedenle bize düşen görev yeni nesillerimize en azından yaşadıkları bu toprakların hangi şartlarda kazanıldığını, yaşadıkları coğrafyaya isimleri verilen bu uğurda verdikleri mücadelenin ne olduğunu bilmeleri için gerçekleri onlara anlatmak hepimizin tarihsel bir sorumluluğumuzdur.
Bu anlayışla çıktığımız bu yolda; öncelikle Türk nüfusunun başkenti sayılan Kırcaali şehrine adını veren Kırcıların Ali’nin, Türkistan Buhara’dan başlayıp Bitlis - Ahlât’tan, Antalya, Çanakkale ve Kırcaali’ye kadar uzanan efsane mücadelesini tarihin izini sürerek yeni kuşaklara anlatmak istedik.
Bu mücadele bir varoluş mücadelesidir,
bu mücadele bir diriliş mücadelesidir
ve bu mücadele devletten imparatorluğa dönüşmesinin mücadelesidir.
Kırca Ali’nın Buhara’dan çıkan yolculuğu;
Bir Türk - İslam kültür yolculuğudur.
Ahmet Yesevî Hazretleri’nin izinden
Bektaş ve Maturidilik yolculuğudur.
Özetle bu yol Türklerin Kızıl Elma’ya yolculuğudur.
Bu nedenle tarihimizin mirası olacak Bulgaristan ve Türk Dünyası gençliğine, yeni nesillere, unutulmuş bir tarihin torunları olmamaları için vasiyetimiz şunlardır;
Geçmişe, tarihteki kahramanlarımıza sahip çıkın, aydınlarımız toplumun ışığıdır, hafızasıdır, pusulasıdır, izlerini takip edin.
Eğer tarihi siz yazarsanız avcı, başkaları yazarsa av olabilirsiniz.
Öncelikle, Bulgaristan Türk Gençliği olarak, köklerinizle gurur duyun ve kültürel kimliğinizi koruyun.
Türk Tarihini, dilini, geleneklerini, göreneklerini, araştırın, yaşayın ve paylaşın...
Bulgaristanlı bir Türk ve aynı zamanda Türk Dünyası gençliği olarak, ancak birlikte çalışarak bir güç oluşturabilirsiniz.
Haklarınızı savunun, sesinizi gür bir şekilde duyurun ve toplumsal değişim için çaba gösterin.
Zorluklarla karşılaştığınızda pes etmeyin, azim, ilim ve akılla ilerleyin. Sonuca ulaşmak için çalışmaktan asla vazgeçmeyin.
Bulgaristan ve Türk Dünyası Gençliği olarak, geleceği şekillendirecek ve toplumunuzun ilerlemesine sizler katkıda bulunacaksınız, gücünüzün ve potansiyelinizin farkında olun.
Kendinize güvenin, öğrenmeye ve büyümeye devam edin, toplumunuza olumlu değişimler yapmak için cesaretli adımlar atın.
Bu belgeselin Türk Dünyası gençliği için tarihi bir uyanış, başlangıç ve armağan olmasını temenni ederim.
Ayrıca Bu filmi Kırcıların Ali ve kahraman dava arkadaşlarına gecikmiş bir vefa borcumuz olarak, onların şahsında tüm şehit ve gazilerimize atfediyorum.
Saygılarımızla,