Mataramda Tuzlu Su
West Indies,Kızıl Elma,İtaki,Maçin!
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Beyazların yöresinde nasibim kalmadı
yerlilerin topraklarına karşı şuç işledim
zorbaların arasında tehlikeli bir nifak
uyrukların arasında uygunsuz biriyim
…
Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
…
boynumda
bana yargı yükleyenlerin
utançlarından yapılma mücevherler
sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
İSMET ÖZEL
2013 yılından itibaren Suriye’de yaşanılan vahşetten kaçan Suriye uyruklu insanlar, yaklaşık 12 yıllık Türkiye tecrübesinden sonra Esed rejiminin devrilmesi ve Suriye’de kısmi olarak düzenin sağlanması ile birlikte yavaş yavaş ama her gün binlerce insan sınır kapısından geçerek ülkemizden ayrılmaya başladılar.
Ülkemizle Türkçe konuşabilmek dışında her alanda bütünleşen bu insanların çocukları maalesef Arapça yerine Türkçe öğrenerek büyümüş ve Türkçe eğitim almışken, şimdi dönüş yolunda herkes bu çocukların gelecekte nasıl eğitim alacağını düşünmeye başlamış bulunuyor. Yakın gelecekte Suriye’de ikinci dil Türkçe olacak gibi… lakin bu giden insanların ülkenizde yaşadıkları hayalkırıklıkları üzüntüleri, acıları ve nefretleri de yanlarında götürdüklerini bilmek lazım.
Siyasi saiklerle birilerinin hedef gösterdiği ve her türlü ayrımcılığa hakarete ve faşizme maruz kalan bu insanların; iş hayatında, sokakta ve cemiyetlerde yaşadığı travmaları da bereberinde götürdüklerini anlamamız ve ev sahipliğimizi ve dindaşlığımızı da sorgulamamız gerekmektedir.
Mevcut hükümetin sorgusuz sınırlarımızdan geçmesine müsaade ettiği bu mağdur insanları birkaç yıl sonra sorgusuz sualsiz ve dayak zoru ile sınır dışı ettiği gerçeği ile yüzleşmesi ve ailelerin parçalanmasına sebep olduğunu idrak ederek, ileride bu tür zalimane uygulamalardan vazgeçmesi gerekmektedir. Özelde Suriyelileri hedef gösteren yabancı düşmanı siyasi ve sosyal baskı grupları için, her bir bireyine sadece Allahtan hidayet ve insana saygı duymalarına yönelik değişim yaşamalarını diliyorum.
Ben bir hukukçu olarak gerek mahkemelerde gerekse Geri Gönderme Merkezlerinde birçok yabancı ile diyalog kurdum. Sudan sebeplerle hakkında şikayette bulunulan insanların göç idaresine teslim edilerek, “Devlet içerisinde Devlet” olan bu kurum tarafından insan onuruna yakışmayacak muameleler sonucunda deport edildiklerini gördüm. 7 kişilik bir ailede babanın tek başına deport edildiğini ve ailesinin ülkemizde büyük sıkıntılar yaşadığına onlarca kez şahitlik ettik.
Şimdi artık dönüş zamanı herkes ahlarını ve ahirete bıraktıkları haklarını yanına alarak gidiyor. Sessiz, Buruk ve orada kendilerini neyin beklediğini bilememenin endişesi ile yola koyuldular. Onlara işyerinde hakettiği ücreti ödemeyen, sosyal güvencelerini esirgeyen, ekonomimizin en önemli figürü olduklarını gözardı eden bizler son seferlerinde otogarlarda son kez mağdur ederek onları uğurluyoruz. Kalbimizden çoktan kovduğumuz bu insanları topraklarımızdan da gönderiyoruz. Artık rahatlıkla söyleve sarılabiliriz; NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE… Halbuki onlar Türk yurduna ve Türklere bereketleri ve dostlukları ile gelmişlerdi…