Rumeli insanı, hüznü heybesinden eksik etmez. Suskunluğuhüzündür, konuşmasıhüzün… Sevdalinka’sında bir hüzün sarar
sarsar sizi. Pesna’sında başka bir hüzün alır götürür sizi, dağların zirvesine
bırakır… Türküsü hüzündür Rumeli’nin, şarkısı hüzündür…“Görmedin mi Civan Alişimi Tuna
boyunda” derken ortaya konan hüznü hissetmemek mümkün mü?
Bir şairimizin bir şiirinde
yazdığı: “Ancak hüznü olur kalbi olanın” dizeleri adeta Rumeli insanı için
yazılmış gibidir. Bu hüznü; düğünde de cenazede de yaşar Rumeli insanı.Davul vurduğunda da hüzünlenir Rumeli
insanı, Sela verildiğinde de.Belki de o yüzden: “Çalın davulları çaydan aşağıya” derken de
hüzünlenir, “Selanik içinde selam okunur “derken de…
Nedir hüzün?
Vedat Sakman’ın dizelerinde tanımladığı gibi:
“hüzün ki hüzün
salkım saçak yasemin yağmurları
salkım saçak yüreğim” midir?
Hüzün; sadece gam, keder, üzüntü, elem midir? İsyan mıdır hüzün sadece,
yoksa rıza mıdır? Suskunluk mudur, yoksa susturulmak mıdır? Yalnızlık mıdır
yoksa kalabalıklaşmak mıdır? Unutmak mıdır hüzün yoksa unutulmak mıdır? Gözyaşı
mıdır, tebessüm mü? Gitmek midir, kalmak mıdır? Susmak mıdır, söylemek midir?
Hepsi mi, hiç biri mi?
Hüzün, kayan bir yıldızın dilinde tuttuğu ve bir türlü söyleyemediği
kelimedir. Hüzün derin bir yaranın ince bir sızısıdır…
Hüzün duygusu, elbette Rumeli’ye has bir duygu değildir. Onun en güzel
hali, Kur’an-ı Kerim’de “Kıssaların en güzeli” olarak vasıflandırılmış olan Hz.
Yusuf Kıssası(Yusuf Suresi, 6. Ayeti)’ nda görülür: “Ben kederimi ve hüznümü
sadece Allah'a arz ederim."
G.Bernard’ın: ''...Müşkülün müşkül üstüne, problemin problem üzerine
yığıldığı günümüzde, bütün problemleri bir kahve içme rahatlığında çözen Hz.
Muhammed'e, beşeriyetin çok ihtiyacı vardır...' diye yazdığı ve alemlere rahmet
olarak yaratıldığı müjdelenmiş olan o güzel insan da küçük yaşlarından itibaren
hüzünden payını alanlardan biri değil midir? Belki de Şems’in:
“Hüzün ki en çok yakışandır âşıklara.
Yandık, yakıldık; ama hüzünden yana asla yakınmadık.
Ne de olsa biz mahzun bir Peygamberin ümmeti değil miyiz?
Hüzün taze tutar aşk yarasını.
Yaramdan da hoşum, yârimden de…” demesi bundandır…
İnsanların “dilce susup bedence konuştuğu” bir çağda; hüznü anlamak ne
kadar mümkündür bilinmez. Ancak bir Rumelili olarak; Hilmi Yavuz üstadımın
dizelerindedir yüreğimizdeki bitimsiz ateşin, biçimsiz tarifi: “Hüzün ki bize en
çok yakışandır…”