26 Nisan 2024 Cuma   

Mustafa HATİPLER / Prof. Dr. / Rumeli Mektupları

HÜZÜN EN ÇOK RUMELİ'YE YAKIŞIR

 

Rumeli insanı, hüznü heybesinden eksik etmez. Suskunluğu  hüzündür, konuşması  hüzün… Sevdalinka’sında bir hüzün sarar sarsar sizi. Pesna’sında başka bir hüzün alır götürür sizi, dağların zirvesine bırakır… Türküsü hüzündür Rumeli’nin, şarkısı hüzündür…  “Görmedin mi Civan Alişimi Tuna boyunda” derken ortaya konan hüznü hissetmemek mümkün mü?

  Bir şairimizin bir şiirinde yazdığı: “Ancak hüznü olur kalbi olanın” dizeleri adeta Rumeli insanı için yazılmış gibidir. Bu hüznü; düğünde de cenazede de yaşar Rumeli insanı.  Davul vurduğunda da hüzünlenir Rumeli insanı, Sela verildiğinde de.  Belki de o yüzden: “Çalın davulları çaydan aşağıya” derken de hüzünlenir, “Selanik içinde selam okunur “derken de… 

 Nedir hüzün?

Vedat Sakman’ın dizelerinde tanımladığı gibi:

“hüzün ki hüzün

salkım saçak yasemin yağmurları

salkım saçak yüreğim” midir?

 Hüzün; sadece gam, keder, üzüntü, elem midir? İsyan mıdır hüzün sadece, yoksa rıza mıdır? Suskunluk mudur, yoksa susturulmak mıdır? Yalnızlık mıdır yoksa kalabalıklaşmak mıdır? Unutmak mıdır hüzün yoksa unutulmak mıdır? Gözyaşı mıdır, tebessüm mü? Gitmek midir, kalmak mıdır? Susmak mıdır, söylemek midir? Hepsi mi, hiç biri mi?

 Hüzün, kayan bir yıldızın dilinde tuttuğu ve bir türlü söyleyemediği kelimedir. Hüzün derin bir yaranın ince bir sızısıdır…

 Hüzün duygusu, elbette Rumeli’ye has bir duygu değildir. Onun en güzel hali, Kur’an-ı Kerim’de “Kıssaların en güzeli” olarak vasıflandırılmış olan Hz. Yusuf Kıssası(Yusuf Suresi, 6. Ayeti)’ nda görülür: “Ben kederimi ve hüznümü sadece Allah'a arz ederim."

 G.Bernard’ın: ''...Müşkülün müşkül üstüne, problemin problem üzerine yığıldığı günümüzde, bütün problemleri bir kahve içme rahatlığında çözen Hz. Muhammed'e, beşeriyetin çok ihtiyacı vardır...' diye yazdığı ve alemlere rahmet olarak yaratıldığı müjdelenmiş olan o güzel insan da küçük yaşlarından itibaren hüzünden payını alanlardan biri değil midir? Belki de Şems’in:

“Hüzün ki en çok yakışandır âşıklara.

Yandık, yakıldık; ama hüzünden yana asla yakınmadık.

Ne de olsa biz mahzun bir Peygamberin ümmeti değil miyiz?

Hüzün taze tutar aşk yarasını.

Yaramdan da hoşum, yârimden de…” demesi bundandır…

 İnsanların “dilce susup bedence konuştuğu” bir çağda; hüznü anlamak ne kadar mümkündür bilinmez. Ancak bir Rumelili olarak; Hilmi Yavuz üstadımın dizelerindedir yüreğimizdeki bitimsiz ateşin, biçimsiz tarifi: “Hüzün ki bize en çok yakışandır…” 

Tarih: 22 Mayıs 2015 Cuma    Hit: 1003




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol