27 Nisan 2024 Cumartesi   

DÜŞÜNMEK VE SORUN ÇÖZMEK ÜZERİNE

 

İNSAN hayatının varlığı ve sürdürülebilirliği onun tüm canlılar içerisindeki emsalsiz bir yeteneği ile mümkün olabilmektedir. Kısıtlı bedensel donanım ve yeteneklerine ilave olarak insan zihni, öyle bir iş yapar ki; koskoca evren neredeyse insanoğlunun mülkü olur. Peki insanoğlu bunu nasıl yapar? Tabii ki düşünme yeteneğiyle. O halde hadi biraz düşünmeyi düşünelim.
Düşünme, ilgili konuya ilişkin tüm izlenim tecrübe ve bilgimizi hızlıca zihnimize taşınmak gibi de anlaşılabilir. Bir başka şekilde söylersek, insanın bilinciyle bir nesne yada olguya yönelmesidir.  
İnsanoğlu bedensel donanım açısından kısıtlıdır. Yani sorunlarla karşılaştığında bunları çözmek için bedensel dolanımı yeterli değildir. İşlevi düşünmek olan zihinsel donanım ise bu kısıtlılık sorun olduğunda devreye girer. Sorun çözüm gerektirir. Çözüm ise konu hakkında yeterli bilgi deposu ve verileri isteme yeteneğini şart koşar. Eldeki veriler, mantık, matematik gibi aslında bir şey söylemeyen ama söylenenleri düzenleyen sadeleştiren yöntemlerle işlenir. İşlenen bu yetenek tüm evreni kapsayacak şekilde gelişebilir. Sorunlar, çözüm için, düşünce yeteneğiyle işlendikten sonra "BİLME" durumuna ulaşılır.
Bilmek; bir anlamda farkında olmak demektir. Bir başka deyişle bilmek farkındalık  durumuna ulaştırır. Yani bildiğimizin farkındayızdır, bilmediklerimizinde farkında değilizdir. Ama buna rağmen Soru Sorma yeteneğimiz bizim bilmediklerimiz konusunda bilgimizi genişletir. Soru sorabilmek bilmediğimiz şeyleri de bilmek üzere tarifler yapabildiğimizi gösterir. Peki bu zihinsel düşünsel süreçler aslında ne işe yarar. Tabii ki Sorun Çözme’ye. 
Aylardır, ülkemiz bir sorun yumağı. Her geçen gün sorunlarda azalma yerine gündemi değiştiren daha önemli yeni sorunlarla kartopu gibi büyüyen bir yumak…
Toplum hayatı sorunlar açısından mayın tarlası gibidir. Toplumsal hayatın özü ise adalet ve paylaşımda yerindelikte yatar. Toplumsal sorunları insanoğlu dolaysızca hissedemez yani sorunu anlaması için düşünmesi gerekir. Faydalı bir analoji yaparsak kaynamakta olan düdüklü tenceredeki su kabarcıkları sorunlara benzetilebilir. Yüksek basınçta sorunların ortamı. Nasıl ki kabarcıklar tencere çeperine sürekli baskı yaparak bütünlüğü bozmaya çalışıyor, sorunlar da yaşam dünyası için aynısını yapar. Huzur ve sükunet için ise içerdeki basıncın azaltılması, içerdeki havanın tahliyesi yada sorunun sebebi olan ateşin kısılması gerekir.
Yaşam dünyasında düzen ve huzur için , toplumu oluşturan bireylerin  itaatı, onayı gereklidir. Düşününce de itaati sağlamanın üç yolu aklıma geliyor. İlki güç veya zor kullanmak, ikincisi kurnazlığa başvurarak sorunları çözüyor gibi yaparak ötelemek. Üçüncüsü ise bizim de arkasında durduğumuz adalet ile sağlanan rıza ile itaattir. Elinde yetkisi olanlar için ilk iki yol oldukça kolay fakat çözüm üretmeyen yoldur.
Sorunların azaldığı ve huzurun arttığı günlerin beklentisiyle.

Tarih: 19 Mart 2018 Pazartesi    Hit: 1097




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol