Merhabalar saygıdeğer Paşavizyon okurlarım. Bu günlerde bir konuya odaklanıp bir şeyler yazmak o kadar zor ki. Bir sorunu yazmayı düşünürken diğerini, onu düşünürken bir başkası akla geliyor. O yüzden hiçbirini önem derecesine göre erteleyip sonra yazmak doğru olmaz diye düşündüğümden hepsini azar azar yazmak istiyorum.
Hükümet şu sıralar iktidarını sürdürmek, daha kalıcı olmak için Anayasayı değiştirme konusunda çok kararlı, bu yüzden Parlamentodaki çoğunluğu sağlama çabası içinde. Milletvekili transferi ile meşgul, bütün gündemleri buna yoğunlaşmış vaziyette. Halk bu parti değiştirme düzenbazlığını sakin ve sessiz bir şekilde seyrediyor, çünkü geçim derdine düşmüşler. Orta halli vatandaş, olan biteni ne görecek ne de tepki gösterecek halde değil. Şu anki Anayasanın, ülke yararına yapmak istedikleri, neyi yapmalarına manii anlaşılır gibi değil. Şu an yaşanan büyük problemleri unutturmak veya kapatmak için yeni gündem oluşturmak istiyorlar. Türkiye de şu an hiçbir şey düzgün işlemiyor. Türkiye’nin geleceğini yönlendirecek çocuklarımız, eğitimde uygulamaya başlanacak yeni Müfredat ile tamamen modern dünyadan uzak, ezberci, araştırmayan, sorgulamayan bilgisiz bir toplum haline gelecek. Türk ekonomisinin kurtarıcısı diye getirilen Bakan, bir buçuk yıldır ekonomi onun yönetiminde olduğu halde, her şey daha kötüye gidiyor. Söylentiye göre altı ay içinde düşecek denen enflasyon, aynı seviyelerde duruyor. Talebi kısarak, alım gücünü azaltarak enflasyon düşürmek inanın maharet değil. İnsanların gelirlerinden daha fazla oranda zaruri ihtiyaç mallarına zam yaparak, enflasyonu düşüreceğim derken insanları yoksullaştırıyorlar ve bunun farkında değiller ve hala emekliye, işçiye, memura enflasyonun üzerinde zam yapıyoruz diyorlar. Refah seviyesini arttıracağız diye meydanlarda nara atanlar, orta halli vatandaşı yoksullaştırdıklarının farkında bile değiller. Çünkü kendilerinin tuzu kuru. Maaşlar iyi, zamlar yerinde, birkaç kurumdan ikinci, üçüncü maaşlar, hayat onlara güzel. Devletin ekonomiyle ilgili Bakan ve Bürokratlarının yaptığı bir sunum vardı bu sabah televizyonda. Bir ara acaba bu Bakanlar herhangi bir İskandinav ülkesi yetkilileri mi diye kendime sordum. Kesinlikle Türkiye’yi anlatmıyorlardı çünkü, Turizmde rekor kırdık diyorlar, turizm bölgelerini gezdim, herkes kan ağlıyor, otelcisinden esnafına kadar. Milli gelirin arttığından bahsediyorlar vatandaşa, emekliye, işçiye bir dokunan bin ah işitiyor. Çiftçi, sekiz on ay emek verdiği mahsulünü çaresizlikten ya yola döküyor ya da bedava halka dağıtıyor. Sanayici yüzde ellinin altında ki kapasitesiyle çalışarak devamlı kan kaybediyor. Bu sunumu yapanlar acaba ara sıra halkın arasına girip, kasaba, manava, pazara çıkmıyorlar mı? Halktan bu kadar uzak, halkı yönetmek bu kadar kolay herhalde?
Sağlıkla ilgili bütün sorunları çözdüğünü söyledikleri ve bunlarla övündükleri halde, normal bir vatandaş gibi bir hastanenin acil servisine gitsinler bakalım. En ufak bir müdahale için ne ödeyecekler. Acile gitmek zorunda kalan bir emekli şu hesabı görüce tedavi olmayı mı yoksa ölmeyi mi seçecek bir soralım kendilerine. Böyle büyük mücadeleler veriyorlar çalışanlar, esnaf ve işçi emeklisi. Diğer yanda bin bir yolla milyarlar kazanmış fakat hiç vergi vermemiş, kara para aklayıcılarını Adalet serbest bırakıyor. Öbür taraftan da Maliye Bakanı beyan ettiği kazançtan yüzde yirmi fazla harcama yapanlar sorgulanacak diye yasa çıkardık diyor, meclisten geçerken bu madde çıkartılıyor. Bu Hükümet, Devlet bu Adalet sistemi kime hizmet ediyor? Bunlar yeni Anayasa yeni Adalet düzeni değil, kendi sandalyelerini, makamlarını sağlamlaştırmak istiyorlar. Biz herkesi sorgularız, kimse bizi sorgulayamaz diyorlar. Delillerle ve belgelerle milyonlarca lirayı akladıkları sabit olan, yaptıkları bu iş yüzünden milyonları kazandıkları halde insanlar serbest kalıyor. Kim bahsedebilir ki Türkiye de her türlü adalete güvenilir, bu ülkede haklarımız konur ve bu ülkede vergilerimiz vatandaşın yararına harcanır diye? Kesinlikle inanılır gibi değil. Türkiye’nin en büyük illerinde İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da, Bursa’da sokak ortasında gruplar karşılıklı silahlı çatışmaya giriyorlar. Yoldan geçen masum vatandaşlar ölüyor. Yakalanan zanlıların çoğunun suç dosyaları cinayetten, gasp’a kadar dolu. Bu kadar sabıkalıyı kim serbest bıraktı? Nedir bu adamları toplumun içine salıvermeyi gerektiren sebepleriniz? Herkesin elinde bıçak, belinde tabanca. Ne oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Bireysel silahlanmaya karşı niçin önlem alınmıyor? Anlaşılır gibi değil. Çocuklar ortadan yok oluyor. Akıbetleri belli olmuyor, ortaya çıkarılamıyor. Neredeyse her gün dolandırılmış insanlar haber organlarında ortaya çıkıyor. Kısacası her konuda can ve mal güvenliği açısından çok büyük bir zaaf var. Bu sorunların acil olarak çözülmesi gerekiyor. Yoksa yurtdışında istikbal arayan gençlerimiz her geçen gün artmaya devam edecektir.
Geleceğimizden umutlu, güvenliğimizden emin ve huzurlu günlerde tekrar görüşmek dileğiyle
Hoşça kalın, sağlıkla kalın Allaha emanet olun.