İyiyi ve kötüyü
seçerken,değerlendirirken, belli değerler
ölçüt alınır. Aslında biz basitçe
hoşumuza giden şeylere iyi, gitmeyen şeylere de kötü
deriz. Hoşa gitme
yargısında bulunurken temel ölçütümüz
ya güdülerimiz, dürtülerimiz,
kalıp yargılarımız,gelecekteki menfaat beklentilerimiz; ya
da evrensel etik değerlerdir.
Seçme;
verilen kararı eyleme
koymak demektir
Ülkemiz yakında kendisini dört yıl süreyle
yönetecek temsilcileri seçmek üzere önemli
bir seçime gitmek üzeredir. Bu seçimin diğerlerinden
farkı kemikleşmiş
sorunlar yumağını halı altına
süpürmenin imkansızlaştığı bir dört yılın seçimi olmasıdır.
Seçimde oy
kullanacak olan bizler bu dört
yılın sorumluluğunu pasif şekilde üstlenmekteyiz. Ülkemizin
sonuçları bakımından
en en temel sorumluluk yükleyen
sorunu, devletin şekliyle
ilgili olandır. Bu sorun güç tekelleşmesi sorunudur. İktidar partisinin seçim beyannamesine baktığımızda önümüzdeki dönem siyasetinin ana yönelimi
mevcut Cumhurbaşkanı'nı
başkan olarak görmektir. Ana Muhalefetin yönelimi, ülkemizin demokrasi ve Cumhuriyet'le tanışmasında kurucu rol oynamış
partisinin bu değerleri olduğu şekilde sürdürmesini sağlamak
olduğu
görülür.
Muhalefetin tümü ise başkanlık
sistemine değil, başkan
olma iddiasını sürdüren Cumhurbaşkanı'nın
kendisine tepkilidir.
TÜRKIYE, DIN
ve DIYANET
Öncelikle
sembolik değerine yakışmayan
bir eylemden, sırf fark
edildiği
için vaz geçmek bir erdem değildir.
Din en genel anlamda bireye bir evren tasavvuru, topluma ise
birbirleriyle olan ilişkilerinde
hayatı kolaylaştıracak,
bencilliği
azaltmak amaçlı ahlaki normlar koyar. İşlevsel bakıldığında dinin varlık sebebiahlaktan başka birşey
değildir.
Bütün dinler bunu en iyi şekilde
kendisinin gerçekleştireceğini iddia
eder.
Cumhuriyetimizin kurucuları
bir devlet düzeni
tasarlarken, din ve devlet işlerini
ayırmak suretiyle mevcut
devleti şekillendirmiştir. Fakat din konusu her türlü
istismara açık olduğundan
dini de kendihaline bırakmamış; kurumsal olarak hem eski sorunların çözümlenmesihem de yeni ortaya çıkan sorunlara çözüm
üretmek amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı'nı
kurmuştur. Özetle, Diyanet Işleri Başkanlığı'nın
varlık sebebi ahlak olup şimdinin sorunlarını
çözmek, geçmişteki sorunları ve sebeplerini yöntemsel olarak araştırmak,
gelecek kuşaklarla ilgili
de ahlaki olgunluğa yönelmeyi
sağlamaktır.
Diyanet'in konusundan kaynaklanan bir sembolik değeri
vardır. Aynı şekilde adı geçen otomobil markası
ve modelinin de sembolik bir değeri vardır. Bu iki değerin konularına bakıldığında birbirlerine taban tabana zıt olduğu görülür.
İbreti alem için
yapılan işte örneklik oluşturma
uğrunazor bir işi
başarmak ya dabireysel menfaatten vaz geçmek vardır.
Otomobilin iadesi sırf
olay fark edildiği ve bilinilirliği arttığı
için söz konusu olmuştur. Bu eylemin de etik değeri
yoktur. Dini bilirliği en üst
seviyede olduğu farz edilip görevlendirilmiş başkan eğeribreti alem için
bir şey yapması gerekiyorsa fark edildiğinde
caymak yerine, konumu ve sembolik değerleri ile uyuşmayan bir eyleme imza attığı
için Diyaneti önemseyen halka karşı bir özür
dileme eylemi daha anlamlı olurdu.
Bu belki gelecekteki başkanlar
için bir ibret vesilesi
olabilirdi. Diyanet İşleri
Başkanı'nın
bu inceliği
görmesi en azından 'soyadındaki' olumsuzluğu
ortadan kaldırması demek olurdu.
HEMŞIRELER GÜNÜ
Mensup olduğum tıp
camiasınınönemli
bileşenlerinden olan hemşirelerimizin "Hemşireler Günü"
bir kez daha kutlarım.