Memleket yine seçim atmosferinde. Siyaset tüccarları el birliği ile oksijen çadırlarında yaşamaya mahkum ettikleri milleti bu kez seçmen rolünde yeniden sömürmeye çalışıyorlar. Oksijenlerini bile aşırdıkları milleti.
AKP Genel Başkanı merkezi idareyle yerel yönetimlerin aynı ellerde olmaması halinde hizmet bekleyenlere “nanik” çekeceğini tehdit diliyle söyleyip sonra her seferinde olduğu gibi geri vites dişlisini kırarken, kendisine her zaman seçim galibiyetleri getiren yöntemleri tekrarlamaktan geri durmak bir yana yenilerine de başvurmaktan tasarruf etmiyor. Nasıl olsa bırakın hesabı, soru sorabilecek kimse yok etrafında. Sorma ihtimali olanların da ne derdi varsa görüyor, ne isterlerse veriyor anlaşılan. Devlette kadro mu, ihale mi, arazi mi, yol mu, ne isterlerse. Yeter ki milleti trollesinler, vatan, millet, bayrak, ezan edebiyatlarıyla hem sömürsünler hem de kendilerine siyasi beka elde etsinler. Milletin bekası mı devletin bekası mı? Onlar sadece seçim zamanlarında, meclis toplantılarında, kendi icad ettikleri siyasi kriz zamanlarında iktidardan masa, sandalye, koltuk taleplerinin dilekçe ekinde bir kaç nutuktan, hutbe cümlesinden ibaret.
Bu toprakların üstünde kurulan beylik, derebeylik, imparatorluk ya da devletlerin varlığını tehdit eden sorunların en eskisi en az beşbin, en yenisi bin yıllık. Bizdeki bekacıların beka sorunu ise seçimden seçime, alımdan alıma, avantadan avantaya nüksediyor. Belli ki iktidarın nimetleri baldan bile tatlı ki milletmiş, devletmiş hiçbirinin umrunda değil. Ara sıra açılış törenlerinde sahne dekoru, konu mankeni olmak televizyonlarda görünmek, gazetelerde resimleri yayınlanmak da diğer nimetlerin üzerine fıstık gibi geliyor olsa gerek.
HDP’nin adı DEM ile değişince siyaset rantiyecilerinin dilinde “demlenmek” üzerine kurulu espriler yurt edindi. Sözüm ona rakiplerinin sözde DEM ile ilişkileri üzerinden keriz silkeleyecekler. Yıllardır “sallama” siyaseti ile yol bulan rantiyeci tayfa “demlemeye” geçince millet de bardağı, kaşığı alıp arkalarına dizilecekler. Tıpkı Blinken’in diplomatik temenni tınılı emriyle İsveç’in Nato’ya üyeliğini sağlayacak oylamaya tuzu alıp koştukları gibi. Hani şu Kandil’in yağcısı, sponsoru, destekçisi, tedarikçisi İsveç’in. Her gün sokaklarında Kuran’ın yakılıp tekmelendiği İsveç’in. Ne oldu bizim din tüccarı siyaset erbabına? Vatan, millet, ezan, bayrak takımının amigolarına? Biden ne derse o oldu. Ülkenin sınır güvenliği üzerinden siyaset devşirip sınırların içine on milyona yakın ne idüğü belirsiz sığınmacı yığılırken sessiz kalmaları da Amerika’nın emir ve talimatları ile Avrupa’nın çıkarlarına ters düşme korkusundan başka ne olabilir?
Milletini karı koca ekmek kuyruklarından çıkıp et kuyruklarına mahkum eden, toplumun büyük kısmının gelirlerini ceplerinden alıp yanındakilere yandaşlarına dağıtan, 91 yaşındaki ninenin -hayatımda böyle bir sıkıntı görmedim.-dediği gibi cumhuriyet tarihinin rekor eziyetini millete reva gören bu vicdan yoksunu zulüm iktidarının şimdiki gündemi ise sanki başka şehirlerde seçim yokmuş gibi “İstanbul seçimleri” hedefi ise Ekrem İmamoğlu.
AKP Genel Başkanı devletin tüm imkanlarını hazinesinden, bakanlıklarına, kaymakamlarından, valilerine kadar Ekrem İmamoğlu’na karşı seferber etmiş durumda. Yapılmakta olan savaş uçağımızı bile seçim kampanyasına dahil etti. Yakında donanmayı İmamoğlu’nun karşısına çıkarırsa şaşırmam. Şehir hatları vapurlarına karşı donanma. Komik değil mi? Olmaz değil benzeri var. Mahkeme kararıyla yıkım emri verilen yandaş bir işgalcinin Üsküdar’da lüplettiği mekanı belediye zabıtalarına karşı polisin koruduğunu hatırlayın. Binlerce rezalet gibi. bunu yaşatmanın utancı da majestelerinin iktidarına nasip oldu.
TV’lerde tartışma programlarına yerleştirilmiş kadrolu rektör, akademisyen, moderatör, gazeteci görünümlü soytarıları ile milletin aklını taciz eden kara propagandaları yetmiyormuş gibi sosyal medyada fonladıkları trolleri ile kulak arkalarımıza abanmaya devam ediyorlar.
Neden İBB bu kadar önemli? Şehrin tüm imkanlarını partililerine, destekçilerine, değnekçilerine peşkeş çekmek için, yüzbinlere yetecek milyonlarca liralık bursu kendi seçilmişleri arasında paylaştırmak için, vakıflarına, derneklerine mekanlar, fonlar dağıtmak için mi? Yoksa, kurulmak istenen şehir devletlerin bir örneği yapılmak istendiği iddia edilen kentin Arap para babalarının emrine vaad edilen kanal projesi ile talan edilmesi için mi?
Eğer samimilerse İBB’den alıp İçişleri Bakanlığı’na götürüp el koydukları yaklaşık elli dosyanın akıbetini adli kurumlarla, milletle paylaşsınlar da siyaset yapma haklarının dışında bir dümen bulamadıkları gerekçelerinin yerine gerçekleri konuşabilsek şehir hakkında. Yalanlarla, iftiralarla, montajlarla yürütülen seçim kampanyalarından daha fazlası lazım artık kendilerine. Bir kere doğru bir aday bile çıkarmayı başaramamış yine. Ortada tam bir kurşun asker tanımının beden bulmuş hali var. Ve majesteleri merak etmesin İmamoğlu 3-0 yapmaya çok yakın. Zalimin zulmüne, garibin gurabanın, kalbinde Türkiye sevgisi olanların varlığı galip gelecek. Göreceğiz . Yıllardır seçimlerde oy kullanmamış bir çoğunluk geliyor bu zulme karşı. Ne mutlu ki ülke sevgisini iktidar nimetlerine değişmeyen büyük bir çoğunluk bu zalim düzenin çarklarına çomak sokacak. Davul merkezde tokmak yerelde kalacak. İstanbul’da Türkiye kazanacak.
En iyileri öleli, en çok güvendiğim en zalimi çıktı çıkalı herhangi bir siyasetçiye kefil olacak yanlışa bir daha düşmem.Buna rağmen siyaset dünyamıza bir slogan hediye etmekten de geri durmayacağım.… “Hiç bekleme ver Ekrem’e.”
Herkese değil, Türkiye’yi sevenlere selam….