20 Eylül 2024 Cuma   

Muhammed SANCAKTAR / Laleli Sanayici ve İş İnsanları Derneği (LASİAD) Başkan Vekili / Geniş Açı

TÜRKİYE’NİN GAZZE’YE YAPTIĞI YARDIMLARA KARŞI GELENLERE...

 

İsrail, 1948'de kurulduğu günden itibaren Siyonist ideolojinin gölgesi ve etkisi altında bir devlet olarak varlığını sürdürmektedir. Bu ideolojinin temelinde yer alan “Arz-ı Mev’ud”, yani “Kutsal Topraklar”, meselesi, İsrail'in sadece Gazze'yi ve Filistin'i almakla sınırlı kalmayacak bir hedefe sahip olduğunu göstermektedir. “Vadedilmiş topraklar” olarak ta belirtilen bu bölgeler, Nil Havzası'ndan Fırat'a kadar uzanan geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır. Bu topraklar, derin bir geçmişe baktığımızda, Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliği altındaydı ve bugün de İsrail'in bu teorisi gerçekleşirse, Türkiye'nin de bu hedefin içinde yer alacağını bilmemiz gerekir.
Bu “Arz-ı Mev’ud” ideali İsrail’in iddia ettiği gibi sadece merkezi Kudüs olan Filistin'e dönüp orada devlet kurma hedefini taşımış olsaydı, Yahudiler 1948 yılında İsrail Devletini kurduklarında, Nil ile Fırat arasındaki topraklarda yani Ortadoğu’da barışın tesis edilmiş olması gerekirdi. Oysa 76 yıldır burada barış değil savaş hüküm sürmüş ve sürmektedir. Bunun için bugün bu vakaların cereyan etme sebeplerini anlamak için “Arz-ı Mev’ud’un” dolayısıyla İsrail’in siyasi tezi olan Siyonizm’e bakmak  faydalı olacaktır.
İsrail'in “Arz-ı Mev’ud”ideali, sadece Filistin topraklarını değil, aynı zamanda Orta Doğu'nun geniş bir kısmını kontrol altına almayı amaçlamaktadır. Bu hedefin gerçekleşmesi, bölgedeki tüm devletler için büyük bir tehdit oluşturacaktır. Türkiye, tarih boyunca bu topraklarda güçlü bir varlık göstermiş ve Osmanlı İmparatorluğu'nun mirası olarak bu bölgede derin bağlara sahiptir. Eğer İsrail'in bu hedefi gerçekleşirse, Türkiye de bu genişlemenin içinde kalacak ve kendi toprak bütünlüğü tehdit altında olacaktır.
Son dönemde İsrail'in Türkiye'ye yönelik tehditkar söylemleri de bu bağlamda değerlendirilmektedir. İsrail Bakanı'nın Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a yaptığı tehditvari açıklamalar, İsrail'in Türkiye'yi baskı altına almaya çalıştığının bir göstergesidir. Ancak Türkiye, tarih boyunca her zaman mazlumların sığınağı olmuş, adaletin ve insan haklarının savunucusu olarak öne çıkmıştır. Bugün de Türkiye, Gazze'deki mazlum Filistin halkının yanında yer almakta ve onlara destek olmaktadır.
Türkiye'nin Gazze'ye yaptığı yardımlar, insani bir görevdir ve bu yardımlara karşı çıkanlar, bu mazlum halkın çektiği acıları görmezden gelmektedir. Bizler, tarihimizden aldığımız güçle, her zaman mazlumların yanında olmalı ve zulme karşı sesimizi yükseltmeliyiz. İsrail'in yayılmacı politikalarına karşı durarak, Filistinlilerin haklarını savunmak ve onların özgürlüğü için mücadele etmek, hem insani hem de tarihi bir sorumluluğumuzdur.
Türkiye, sadece Filistin için değil, dünya üzerindeki tüm mazlum halklar için bir umut kaynağıdır. Müslüman dünyasının lideri olarak kabul edilen Türkiye, tüm mazlum milletlerin güvenini kazanmış ve onların sesi olmuştur. Bu nedenle Türkiye'nin sorumluluğu büyüktür ve bu sorumluluğu yerine getirmek, sadece bir devlet politikası değil, aynı zamanda bir insanlık görevidir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde olduğu gibi, bugün de Türkiye, mazlumların sığınağı olarak adaletin ve insan haklarının savunucusu olmalıdır.
Bugün İsrail'in Gazze'ye ve Filistin'e uyguladığı zulüm, insanlık adına kabul edilemez boyutlara ulaşmıştır. Gazze'de yaşayan milyonlarca insan, yıllardır süren ambargo ve saldırılar nedeniyle büyük acılar çekmektedir. Türkiye, bu mazlum halkın yanında yer alarak insani yardımlarını sürdürmekte ve onların sesi olmaktadır. Türkiye'nin Gazze'ye yaptığı yardımlar, insani bir görevdir ve bu yardımlara karşı çıkanlar, bu mazlum halkın çektiği acıları görmezden gelen egoist,sadist,faşist ruhlu,hastalıklı beyinli kişilerdir.
Bugün Türkiye, sadece Müslüman dünyasının değil, aynı zamanda Türk dünyasının ve dünya üzerindeki tüm mazlum halkların umudu ve güvencesidir. Türkiye'nin bu sorumluluğu, sadece insani yardımlarla sınırlı kalmamalı, aynı zamanda uluslararası platformlarda da mazlumların haklarını savunarak devam etmelidir. İsrail'in yayılmacı politikalarına karşı durmak, Filistinlilerin haklarını savunmak ve onların özgürlüğü için mücadele etmek, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Unutulmamalıdır ki, bugün Gazze'de yaşananlar, sesimizi çıkarmazsak yarın bizim de başımıza gelebilecek olayların habercisidir. İsrail'in Arz-ı Mev’ud ideali, sadece Gazze ve Filistin'le sınırlı kalmayacak, Türkiye'nin de içinde bulunduğu geniş bir coğrafyayı hedef alacaktır. Bu nedenle, İsrail'in yayılmacı politikalarına karşı durmak ve Filistinlilerin haklarını savunmak, geleceğimiz için de büyük bir önem taşımaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye'nin Gazze'ye yaptığı yardımlara karşı gelenler, bu yardımların insani ve tarihi bir sorumluluk olduğunu unutmamalıdır. Filistinliler, bizim kardeşlerimizdir ve onların yanında durarak, hem insani görevimizi yerine getirmekte hem de geleceğimizi korumaktayız. İsrail'in yayılmacı politikalarına karşı durmak, Filistinlilerin haklarını savunmak ve onların özgürlüğü için mücadele etmek, hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu bilinçle hareket ederek, Gazze'ye yapılan yardımların devam etmesini ve mazlum halkın yanında olmayı sürdürmeliyiz. Türkiye'nin bu mücadelesi, sadece Filistinliler için değil, tüm mazlum halklar için bir umut ışığı olacaktır.
Kalın Sağlıcakla…


Tarih: 23 Ağustos 2024 Cuma    Hit: 1021




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol