Mescid-i-Aksa
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu
Gözlerim yollarda bekler dururum
Nerde kardeşlerim diyordu bir ses
İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin
Unuttu mu bunu acaba herkes
…
Şimdi kimsecikler varmaz yanıma
Mü’minde yoksunum tek ve tenhayım
Rüzgarlar silemez gözyaşlarımı
Çöllerde kayıp bir yetim vâhayım
… Mehmet Akif İNAN
Yıllar önce Şairin yazdığı şekilde Mescid-i Aksa gibi Filistin’de yalnızlığa, kaderine ve İsrail barbarlığına terk edildi. İnsanlık ya gözünü ve gönlünü bu coğrafyadan başka yöne çevirdi, yada barbarların yanında yer aldı. Yalandan birkaç kınama, boykot ve hamaset kokan söylem dışında kimse bu meseleye kalbi bir sahiplenme duygusu ile yaklaşmadı. Zannediyoruz ki Filistin meselesi bir şekilde biterse dünyada her şey yoluna girecek…
Halbuki Filistin başımıza gelecek kıyametin ilk ateşini yakacak dehşet bir sınav.
Bütün toplumların üzerine çöken azapların ve kutsal metinlerde bahsedilen toplumları yok eden tufanların ve felaketlerin öncesine baktığımızda Filistinde kinin daha azı sapkınlıkların o toplumların yok olmasına sebep olduğunu düşündüğümüzde, artık azabı bekleyelim derim.
Biz İsrail’in bir milletin (Filistin) nezdinde İslamı yok etmesine zemin hazırlayan bu davranışlarda bulunurken, içimizdeki ve yer yüzündeki Rahmet iklimini de kurutuyoruz.
Hepimiz kaskatı kesilmiş kalplerimiz ve dünyaya ölmemecesine meyleden aklımızla içimizde ilahi rahmeti yok ediyoruz. Kafirlerin “TANRIYI KIYAMETE ZORLAMAK” yönündeki ısrarlı eylemlerine susarak yada yanlarında yer alarak destek veriyoruz.
Yıllarca dillerimizden düşürmediğimiz Hendek Savaşı, Uhud ve Hayber’e aslında inanmadığımızı, nice az toplulukların (Haşa) asla çok topluluklara ( silahı, parası ve destekçisi çok olan ) galip gelemeyeceğine iman etmiş olduğumuzu ortaya koyuyoruz. Bu düşünce de olan bizim canımız cehenneme…
Rabbim Kur’an’da vaadetmiş, yahudiler elbet kaybedecekler. Biz kendimize olan inancı kaybettik. Haşa artık Allah’ın vaadini de inanılır bulmuyoruz. İçimizdeki rabbimin üflediği o nefesi boğarak rahmet ikliminden uzaklaştık. Korkak ve yahudilerin piyonu olan insanlar haline geldik.
Ancak Allah diyor ki “Onların dinine girmedikçe sizi kabul etmeyecekler” yani GEBERECEKSİNİZ.
Mademki onlar bizi dinlerine girmediğimiz süreçte asla kabul etmeyecek ve bir gün sıra bize de gelecek; o zaman Müslüman olarak ölmenin sonsuz rahmetine neden talip olmuyoruz?
Yarın bizi şeyhlerimiz, pirlerimiz, liderlerimiz güya bizi yöneten hükümetlerimiz kurtarmayacak; Allah’tan başka kimsenin şefaat etmeyeceği o günde Rabbi tealanın affına ve rahmetine talip olalım. Rahmeti dünyaya yeniden çağıralım. Vesselam