Kıymetli dostlar, 2011 yılında başlayan Suriye İç Savaşı, tarihsel olarak Orta Doğu’nun en çalkantılı dönemlerinden biri olarak kayıtlara geçti. Suriye halkının demokrasi, özgürlük ve adalet talebiyle başlayan protestolar, zamanla bölgesel ve küresel aktörlerin müdahalesiyle çok yönlü bir iç savaşa dönüştü. 27 Kasım 2024 Çarşamba günü Suriye’nin kuzeybatısında silahlı muhalif güçlerin başlattığı büyük saldırı, bu uzun soluklu çatışmanın seyrini kökten değiştirdi. Özellikle Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğinde yürütülen bu operasyon, Beşar Esad rejimini sona erdirerek bölgede yeni bir dönemin kapısını araladı.
Suriye İç Savaşı’nın Seyri ve Esad Rejiminin Çöküşü
Suriye İç Savaşı, başlangıçta halk hareketi olarak ortaya çıksa da kısa sürede uluslararası bir kriz haline geldi. 61 yıllık Baas rejimi ve 53 yıllık Esad ailesinin iktidarı, halkın değişim talebi karşısında giderek daha fazla zayıfladı. Ancak Esad rejimi, Rusya ve İran’ın sağladığı askeri ve siyasi destek sayesinde yıllarca ayakta kalmayı başardı.
Ne var ki 2023 yılı itibarıyla özellikle kuzeybatı Suriye’de etkin olan muhalif gruplar, Rusya ve İran’ın desteğine rağmen rejime karşı büyük bir avantaj elde etmeye başladı. Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ) ve Suriye Milli Ordunun liderliğinde yürütülen operasyonlar, Halep ve Hama gibi stratejik kentlerin ardından başkent Şam’ın da ele geçirilmesiyle sonuçlandı. Bu süreç, Esad rejiminin devrilmesi ve Esad ailesinin Rusya’ya sığınmasıyla nihayete erdi.
Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ) ve Suriye Milli Ordunun Başını Çektiği Muhalefetin Liderliği
HTŞ ve SMO Suriye iç savaşında uzun bir geçmişe sahip bir grup olarak, bu tarihi zaferin ana aktörü haline geldi. 2011 yılında El Kaide’ye bağlı Nusra Cephesi olarak kurulan grup, zamanla ideolojik ve stratejik değişimlerden geçerek HTŞ ismini aldı. Grup, özellikle Suriye’nin kuzeybatısında hakimiyet kurarak hem rejime karşı hem de diğer muhalif gruplara karşı üstünlük sağlamıştı.
HTŞ nin liderliğindeki bu zafer, grupların geçmişteki karanlık bağlarına rağmen, Esad rejimine karşı direnişte etkin bir rol oynayabileceğini gösterdi. Ayrıca, bu zafer sadece askeri bir başarı değil, aynı zamanda Suriye halkının yıllardır süren otoriter rejime karşı biriken öfkesinin somut bir sonucu olarak da değerlendirilmelidir.
Türkiye’nin Suriye Politikasıındaki Doğru ve Haklı Duruşu
Başından beri Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye’nin Suriye politikası, uluslararası kamuoyunda sık sık eleştirilmişti. Ancak gelinen noktada Türkiye’nin tutumunun ne denli haklı olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Türkiye, başından beri Suriye meselesine dair üç temel hedef güttü:
1. Suriye halkının özgürlük mücadelesine destek olmak
2. Terör örgütlerinin bölgedeki etkisini sınırlandırmak
3. Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak
Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye, uluslararası arenada yalnız bırakılmasına rağmen, Suriyeli mazlumların yanında yer aldı. Özellikle mültecilere kapılarını açarak ve Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı gibi operasyonlarla terör koridorunu engelleyerek bölgedeki dengeleri değiştirdi.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu süreçte en önemli destekçilerinden biri olan dönemin MİT Başkanı ve mevcut Dışişleri Bakanımız sayın Hakan Fidan’ın stratejik hamleleri de Suriye’deki muhalif gruplarla kurulan bağların güçlendirilmesinde etkili oldu. Bu bağlamda, Suriye Muhalefetin zaferi ve Esad rejiminin çöküşü, Türkiye’nin yıllardır savunduğu politikanın ne kadar haklı olduğunu gözler önüne serdi.
Yeni Bir Suriye’nin nasıl şekilleneceğine bakacak olursak;
Suriye’deki bu tarihi dönüşüm, yalnızca bir rejimin çöküşü değil, aynı zamanda Orta Doğu’daki dengelerin yeniden şekillendiği bir sürecin başlangıcıdır. Esad rejiminin sona ermesiyle birlikte Suriye, yeni bir döneme adım atmıştır. Bu dönemin nasıl şekilleneceği, bölgedeki aktörlerin atacağı adımlara bağlıdır.
Türkiye, başından beri sergilediği ilkeli duruşuyla Suriye’nin geleceğinde önemli bir rol oynadı ve bundan sonraki süreçte de oynayacaktır. Bu tarihi zafer, Türkiye’nin doğru stratejik tercihleri sayesinde gerçekleşmiş ve Suriye halkının özgürlüğüne giden yolda bir dönüm noktası olmuştur.
Bu bağlamda, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan’ın liderliğinde yürütülen Suriye politikasının haklı çıktığını artık herkes kabul etmek zorundadır. Suriye halkı için daha adil, özgür ve demokratik bir geleceğin inşa edileceği bu yeni dönemde, Türkiye’nin bölgedeki etkisi ve rolü daha da güçlenecektir. Kalın Sağlıcakla…