Bu yazı yazıldığında, 1917 yılından itibaren Osmanlı idaresinden alınıp İngiliz idaresi altına giren Filistin topraklarında büyütülen ve 1948 yılında bir terör devleti olarak devletleştirilen İsrail, Gazze’yi binalardan insanlara tek bir canlı kalmayacak şekilde yok etmek için bombalamaya devam ediyordu. Yapılan şey, soykırımından başka bir şey değildi. Öyle ki şu dokuz günde Gazze’de ölen çocukların sayısı Rusya-Ukrayna savaşında ölen çocukların sayısından çok daha fazla. Mesele sayılar değil elbette. Bir yandan bombardıman diğer yandan elektrikten- sudan ekmeğe uzanan ağır ambargo İsrail bu soykırımında akıl almaz boyutlarda katliamlar gerçekleştirdi. En son Gazze'de bulunan çocuk hastanesini beyaz fosfor bombasıyla vuracak kadar büyük bir katliam gerçekleştirdi. Peki beyaz fosfor bombası nedir?
Beyaz fosfor bombası, kimyasal silah aslında. Ancak solunum yoluyla değil de yakarak öldürdüğü için kimyasal sayılmıyor. Beyaz fosfor bombasına maruz kalındığında, insan vücudunda deriden kemiğe kadar uzanan ölümcül yanıklar açıyor. Bu yanıkların iyileşme ihtimali yok. Ayrıca beyaz fosfora maruz kalıp ölmemiş olanlar ömür boyu acı çekiyor.
Beyaz fosfor bombası, sadece insanlara zarar vermiyor. Binalara hasar vermekten tarımsal ürünleri yok etmeye ve çiftlik hayvanlarını öldürmeye kadar büyük etkileri vardır. Bir başka ifadeyle beyaz fosfor bombası, atıldığı yerde insandan hayvana binadan ağaca her şeyi yok ediyor. 1982 yılında Sabra ve Şatilla kamplarında bir tek canlı bırakmayan İsrail’in eylemlerine son derece uygun bir silah; beyaz fosfor bombası.
İsrail’in her şeyi yok etme güdüsünün kaynağı nedir? Bunun altında yatan gerçek sebep ne? Neden tek bir canlı kalmayacak şekilde yok etmek istiyor İsrail?
Bunu öğrenmek için aslen Yahudi olan insan hakları eylemcisi Prof. İsrael Şahak ve Habbat hareketi temel öğreti kitabı olan Hatanya’ya bakalım. Bu kaynaklar konunun mahiyetini ortaya koyuyor. Kaynak öncelikle; Hasidizm.
18. yüzyılda Polonya Yahudileri arasında gelişen ve Yahudi kitlelerinin yarıdan fazlasını kapsayan Hasidizm, Yahudilerin kendinden olmayanları ötekileştirmesinin temel kaynağıdır. Hasidizm kelime olarak “dindar” anlamındaki “hasid” kelimesinden gelmektedir. Ayrıca Hasidik hareketin ortaya çıkmasında Sabatay Sevi ve Jacob Frank hareketinin etkileri olduğu bilinmektedir. Şahak, İsrail’in Filistinlilere yönelik bu yok etme arzu ve isteklerini hasidizme bağlıyor ve şöyle açıklıyor: “Yahudi tasavvufunun devamı ve yozlaşması olan Hasidi hareketinin Yahudi-olmayanlara karşı tutumudur. Hasidizm, halen yaşayan bir harekettir. ‘Kutsal haham’larına fanatik bir biçimde bağlı olan yüz binlerce aktif müridi vardır. Dahası, bu ‘kutsal haham’ların bazıları İsrail’de siyasi parti liderlerinin ve ordunun yüksek kademelerinin üstünde de hayli etkilidirler.”
Ayrıca temel dini kitaplardan sayılan Hatanya’da da bu konu şöyle yazılmıştır: “Yahudi-olmayan insanların tümü, bütünüyle şeytani “yaratıklardır; ‘fıtratlarında iyi olan hiçbir şey yoktur”.’ Yahudi-olmayan bir embriyo, Yahudi embriyodan niteliksel olarak da farklıdır. Yahudi-olmayanların varoluşları ‘fuzûli’dir, çünkü yaratılış sadece Yahudiler için gerçekleştirilmiştir.”
İsrail’in her şeyi yok etme güdüsünün kaynağı budur. Ne yazık ki uluslararası camia bunu anlamamakta ısrar etmektedir. Dünya, katliama uğrayan ve soykırımına tabi tutulan Filistinlilerin ahını çekecektir.