SEVGİLİM HAYAT
ben öyle bilirim ki yaşamak
berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır
çünkü biz savaşmasak
anamın giydiği pazen
sofrada böldüğümüz somun
yani ıscacık benekleri çocukluğumun
cılk yaralar halinde;
yayılırlar toprağa
etlerimiz kokar
gökyüzünü kokutur
çünkü biz savaşmasak
Uzak Asya'dan çekik gözlerimiz
Küba'dan kıvırcık sakallarımızla
savaşmasak
güm güm vurur mu kömürün kalbi Kozlu'da
Kesan'da, Kandehar'da ümüğüne basılır mı vahşetin
ve sen boynunu öperken beni sarhoş
bir okyanusla titreten hayat
sevgilim olur musun. İSMET ÖZEL
İnsanlık birbirine tezat iki hayat arasında gidip geliyor. Birisi İsrail’in başını çektiği vahşeti bizzat yaşayanlar ile bu vahşete karşı duranlar, diğeri ise vahşeti görmeyip kendi cennetinde yaşamayı seçenlerdir.
Her gün bir coğrafyada Filistinli ve Lübnanlı onlarca kadın çocuk ölümlerinin sıradan bir haber niteliği taşıdığı bu günlerde insanlık bir karar vermeli ve kendisine sormalı: FE EYNE TENZEBUN…?
Bu gidiş dünyanın ve bütün kutsal değerlerin yok oluşuna doğru bir savrulma niteliğindedir.
O koskoca devletler, Azametli adamlar sadece sükut ile süreci geçiştirmekte yada zulmün bir parçası veya destekçisi olmak için mücadele etmektedir. Sivil toplum örgütleri ile bireylerin cılız ve devletlerin baskısına maruz kalan eylemleri de bir sonuç vermemektedir.
Yani tam ve toptan bir yenilmişlik iklimi ile karşı karşıyayız. İnsanlık ve dünyaya dair ümitlerimiz ve gelecek beklentimiz yok ediliyor. Birinci Dünya Savaşından sonra insanlığın uğradığı büyük yıkımdan çıkışı mümkün olabildi… Ha keza 2. Dünya Savaşından sonra da…
Ancak bugün rahmet dünyadan çekilmiş gibi, ne bir ses ne de bir nefes duyuluyor. Beklentimizi giderecek ne bir devlet ne de bir sivil yapı var ortada…
Amerika, İsrail ve İngiltere’nin başını çektiği şer cepheye karşı hiçbir ülkeden ses çıkmıyor. Rusya, Ukrayna ile olan savaşından dolayı sürece gerekli müdaheleyi yapmadı diyebiliriz. Ancak Çin her alanda Amerika ve Avrupa ile mücadele ederken, böylesi bir tek kutuplu dayatmaya karşı sesinin soluğunun çıkmaması akılla izah edilebilir bir durum değil. Türkiye’min durumu ise gerçekten vahim. Ümmet davası için Türkiye’de her şey bitti, artık katillere silah ve mühimmat taşıyan gemilere ve tırlara karşı eylem yapan sivil insanlara cebir uygulayan bir Türk devleti var karşımızda…
Ümmetin bakabileceği bir koca yürekli Anadolu coğrafyası ne hale getirildi… Bırakın Filistin’e Lübnan’a aktif destek olmayı, ülkemizdeki mazlum misafirleri devlet içerisinde devlet olan ve sorgulanamayan Göç İdaresi marifeti ile zulüm ederek, aileleri parçalayarak kendi ülkelerine göndermekle meşgul maalesef. Artık devletlerden yada mevcut cemiyetlerden bir ümit yok. Yeni bir devlet kurulamayacağına göre devleti yönetenlerin değişmesi gerekmektedir. Bunun için de bizlerin değişimi başlatmamız şart.