Bilindiği üzere kanser, beraberinde getirdiği sağlık
sorunlarının yanı sıra, maddi ve manevi yönden uzun süreli mücadele gerektiren
bir hastalık grubudur. Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı 2020 yılı verilerine
göre dünya genelinde yılda 19 milyon kişi kanser tanısı almakta ve yine
takriben 10 milyon kişi bu sebeple hayatını kaybetmektedir. Hastalık; cinsiyet,
dil, din, ırk ayırımı yapmaksızın tüm insanları etkilemektedir. Kanserde benzer
seyrin devam etmesi halinde, 2040 yılında 28,9 milyon yeni vakanın ortaya
çıkması ön görülmektedir. Yapılan tahminler, önümüzdeki yıllarda gelişecek olan
kanser olgularının önemli bir bölümünün az gelişmiş ülkelerde ortaya çıkacağını
ortaya koymaktadır.
Çalışmaların gösterdiği gibi Dünya genelinde erkekler
arasında en sık görülen kanser türü akciğer kanseri iken kadınlarda 3. sırada
yer almakta ve önemini korumaktadır. 2020 yılında dünyada 2.2 milyon yeni
vakanın ortaya çıktığı ve Akciğer kanserine bağlı 1.8 milyon ölümün
gerçekleştiği tahmin edilmektedir.
Akciğer kanseri, gerek dünyada gerekse ülkemizde kanser
kaynaklı ölümlerin en yaygın nedenidir. Ülkemizde erkeklerde trakea, bronş ve
akciğer kanseri (55,5/100.000 kişide YSH) en sık izlenen kanserler içerisinde
ilk sırada yer alırken, kadınlarda (10,9/100.000 kişide YSH) en sık görülen 5.
kanser türü olmuştur. Erkeklerde tütüne bağlı kanserler özellikle erkeklerde
önemini korumaya devam etmektedir. Ancak son yıllarda kadınlarda da akciğer
kanseri insidansında artış söz konusudur.
Hastalığın Türkiye’de tanı alma medyan yaşı 64 olup, 40
yaş altı bireylerde daha nadir olarak rastlanılmaktadır. Yine söz konusu
hastalık genellikle ileri evrelerde teşhis edilmektedir. Ülkemizde vakaların
%19,4’ü lokalize evrede saptanmışken %27,9’unun bölgesel, %52,7’sinin ise uzak
yayılım grubunda olduğu tespit edilmiştir.
Pek çok popülasyon
için bu kanser türünün %80’inde sorumlu etken tütün kullanımıdır. Nitekim tütün
tüketimindeki azalmayla akciğer kanseri görülme sıklığı da azalmaktadır. Akciğer kanserinin diğer nedenleri arasında
mesleki (asbest, ağır metaller) ve çevresel risk faktörlerine maruziyet (pasif
içicilik, radon) yer almaktadır. Toplumsal ve bireysel farkındalık ile akciğer
kanseri sıklığının azaltılabileceği unutulmamalıdır.
Henüz etkin bir tarama yöntemi bulunmuyor olsa da tütün
kontrolünün akciğer kanserine karşı mücadelenin en temel ve en etkin aracı
olduğu bilinmektedir. Ulusal Tütün Kontrol Programımız ile toplumdaki tüm
bireylerin, tütün ürünlerinin sağlık, ekonomik, çevresel ve sosyal
zararlarından korunması hedeflenmektedir.
Akciğer kanseri; yapısal olarak normal akciğer dokusunda
bulunan hücrelerin ihtiyaç ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle
(tümör) oluşturmasıdır. Oluşan kitle öncelikle bulunduğu ortamda büyür. İleriki
aşamalarda ise çevre dokulara veya dolaşım yoluyla uzak organlara yayılarak
(karaciğer, kemik, beyin vb. gibi) hasara yol açar. Bu yayılıma metastaz adı
verilmektedir.
Akciğer Kanseri Risk Faktörleri
Akciğer kanserlerinin yaklaşık %90’ı tütün ve tütün
ürünlerinin kullanımı ile oluşmaktadır. Dolayısıyla sigara içiminin
engellenmesiyle akciğer kanseri tanısının %90’a kadar önlenebileceği tahmin
edilmektedir. Akciğer kanseri için diğer risk faktörleri arasında; pasif
içicilik (sigara), akciğer kanseri yönünden aile öyküsünün varlığı, bazı
vitaminler, radon/asbest gibi kimyasallara maruziyet, arsenik gibi endüstriyel
ürünlere maruziyet, radyasyon maruziyeti, bazı organik kimyasallar, hava
kirliliği, HIV enfeksiyonu ve tüberküloz yer almaktadır. Bu etkenlerden bazısı
kaçınılabilir risk faktörleri (tütün ve tütün ürünleri kullanımı gibi) iken
bazısı değiştirilemez risk faktörüdür (ailesel akciğer kanseri öyküsünün
varlığı gibi).
Tütün ve Tütün Ürünleri Kullanımı
Sigara kullanımı akciğer kanserinin en sık görülen
nedenidir. Günlük içilen sigara sayısı, sigara içme süresi, sigaraya başlama
yaşı (ne kadar erken başlanırsa risk o oranda artar), dumanı derin çekme,
sigaranın içeriğindeki katran miktarı ile kanser gelişme riski artar. Sigara
dumanında 4000’den fazla kimyasalın ve 70’den fazla kanserojen madde olduğu
uzun yıllardır bilinmektedir. Sigara dumanına pasif olarak maruz kalınması da
akciğer kanseri riskini arttırmaktadır. Kendileri sigara içmedikleri halde ev
veya işyerlerinde pasif olarak dumana maruz kalan kişilerde akciğer kanseri
gelişme riski % 20-30 oranında artmaktadır. Sigaranın bırakılması durumunda
akciğer kanseri olasılığı zamanla azalmakta, sigara bırakıldıktan 10-20 yıl
sonra hiç içmemişlerin düzeyine yaklaşmaktadır. En önemli risk faktörü tütün
kullanımı olmakla birlikte, akciğer kanserinin hiç sigara kullanmamış kişilerde
de görülebileceği unutulmamalıdır.
Asbest: Bazı toprak ve kayalarda bulunan, saç gibi ince
liflerden oluşan asbest doğal bir mineral olup yanmaz ve yalıtkan özellikleri
nedeniyle tüm dünyada inşaat ve bazı üretim işlerinde (gemi, izolasyon ve
otomotiv) uzun yıllar yaygın şekilde kullanılmıştır. Bu tür işlerde çalışan
kişilerde mesleksel olarak asbest liflerine temas söz konusu olabilmektedir.
Sanayileşmiş ülkelerde maruziyet genellikle endüstriyel alanda gerçekleşirken
ülkemizde daha çok kırsal kesimde çevresel temas şeklinde gerçekleşmiştir. Toprağın doğal yapısında bulunan asbest
lifleri solunum havası ile alındığında akciğeri zedeler ve sonunda akciğer zarı
kanseri olan mezotelyoma gelişir. Asbest teması tek başına akciğer kanseri
olasılığını 1.5-5.4 kat arttırırken, sigara içen kişilerde bu risk daha da
fazla olmaktadır.
Radon Gazı: Toprakta doğal olarak bulunan ve kokusuz
radyoaktif bir gaz olan radon; bina zeminindeki çatlaklardan, bina yapımında
kullanılan yapı malzemelerinden, doğalgaz ve su borularından ev içlerine
sızarak görünmez bir tehlike oluşturabilmektedir. Ev içi radon maruziyetinin en
önemli bileşeni binanın temelindeki toprak ve kayalardır. Tüm akciğer kanserlerinin
%3 ila 15’inde sebebin tek başına radona maruziyet olduğu, sigara kullanım
öyküsü bulunmayan vakalarda önemli bir kanser etkeni olduğu bilinmektedir.
Verem hastalığı (tüberküloz): Bu hastalığın yerleştiği
akciğer alanında sonradan akciğer kanseri gelişebilmektedir.
Daha önceden akciğer kanseri geçirmiş olmak: Bir kere
akciğer kanseri nedeniyle ameliyat olmuş veya ışın tedavisi uygulanmış olan
kişilerde ikinci bir kanser gelişme riski vardır. Sigara içmek bu riski ayrıca
arttırır.
Bazı kimyasalların uzun süreli solunması (arsenik,
berilyum, kadmiyum, uranyum, vinil klorid, nikel kromat, kömür ürünleri, petrol
ürünleri gibi kansere yol açan kimyasallara maruziyet).
Radyoterapi öyküsü
Yüksek düzeyde hava kirliliği
Ailede akciğer kanseri öyküsü olması
Erken Tanı
Kanserin erken evrede iken tespiti, başarılı bir şekilde
tedavi edilme olasılığını arttırır.
Akciğer Kanseri Belirtileri Nelerdir?
Genellikle Akciğer kanserinin neden olduğu bulgu ve
şikâyetlerin oluşumu için birkaç yıl geçer ve hastalık ileri evreye gelinceye
kadar fark edilemeyebilir. Başka bir rahatsızlık ya da kontrol için çekilen
akciğer grafisinde görülebilir.
Akciğer kanseri tanısı konulan hastalarda belirtiler
tümörün akciğer içindeki yerleşimine, büyüklüğüne, yayılım yerine ve yayılma
derecesine bağlı olarak çeşitlilik gösterir.
Tümörün kendisinin ve göğüs içi yayılımının yol açtığı,
en sık izlenen belirtiler:
-Geçmeyen veya giderek kötüleşen öksürük
-Öksürürken kan veya kanlı balgam çıkarmak
-Derin nefes alırken, öksürürken veya gülerken kötüleşen
göğüs ağrısı
-İştahsızlık, halsizlik, yorgunluk ve kilo kaybı
-Ses kısıklığı
-Nefes darlığı
-Sürekli tekrarlayan veya geçmeyen bronşit ve/veya
zatürre gibi akciğer enfeksiyonları
Tanı Nasıl Konulur?
Akciğer kanserinin tanı ve evrelemeye yönelik testleri
genellikle aynı zaman diliminde yapılır. Düz akciğer röntgenleri ile akciğerde
kitle tespit edilen hastalarda öncelikle bilgisayarlı tomografi çekilir. Elde
edilen üç boyutlu görüntü ile kitleye nasıl ulaşılabileceğine karar verilir. Hastadan
ya tomografi rehberliğinde ya da bronkoskopi dediğimiz ince bükülebilir bir
tüple akciğerine ulaşılarak iğneyle parça alınır. Bu işleme biyopsi adı
verilir. Gerekli görüldüğü takdirde farklı görüntüleme tetkikleri de
yapılabilir. Tanı konulduktan sonra, kanser hücrelerinin vücudun diğer
kısımlarına yayılıp yayılmadığını tespit etmek için testler yapılır.
Tedavi
Hastadan hastaya farklılaşabilmekle birlikte tedavi
kararında; hastalığın yeri, evresi, hastanın yaşı ve diğer sağlık sorunlarının
varlığı gibi birden fazla faktör etkilidir. Multidisipliner bir çalışma
gerektiren bu tedaviler; cerrahi, hedefe yönelik tedaviler, radyoterapi,
kemoterapi gibi farklı seçenekleri içermektedir.