SIRP ARTIKLARI İLE İKİ KERE İKİ ÜÇBUÇUK ÜZERİNE...
İlginç bir ayı geride bıraktık. Memleketin üzerine çöken karanlık, saray ve müştemilatından Nordik geceleri gibi görülmeye devam ederken vatandaş tırnaklarını ileride yemek için uzatmayı elden bırakmıyor. TÜİK ilk kez vatandaşın hissettiği enflasyonu hissettiğini hesaplarına yansıtıyor, kadın milli voleybolcular Avrupa Şampiyonu oluyor, saray, saltanat ve müştemilatı ile vale ve değnekçileri için iktidar olanlar 2021 Aralık ayından beri söylediği hatta yaptığı herşeyi tekzip ediyor, muhalefet kendi boncuğunun deliğinden ip geçirmeye çalışıyor, yakıcı sıcaklardan kavrulmadan, erimeden kurtulan vatandaş sonbaharın kucağına kendini atıyor. Memlektin en milli olmakla övünülen çocukları babalarının izinden gitmeyi bırakıp “Amerikan kayığına” biniyor, seçimlerden önce herkesi Amerikancı, Batıcı diye tandır gibi fırına yapıştırıp yaftalayanlar New York’ta Londra piyasalarında öpmedik el bırakmıyor, Irak’ta ve Suriye’de Arap ve Kürt milliyetçiliği üzerinden yeni sütlaçlar fırına konuyor biz de izliyoruz. Putin’i Türkiye’ye gelmesi için beklerken kızıp gelmediği için ayağına gidiliyor, haber “Putin kapıda karşıladı” diye servis edilirken kendini kendilerini tatmin eden algı oyunları kesintisiz devam ediyor. Devletin rezervleri görgüsüzce hunharca harcanıp tüketilirken, akşamı yaptıkları yerde sabahlayanlar Arap yarımadasından gelecek pansuman bantları karşılığında ise kim bilir nerenin neyini satıyor, kiraya veriyor peşkeş çekiyor. Onu da ileride öğreneceğiz. Biz belki göremeyecek olabilsek de yaz mevsimi ülkeye bir kere gelecek nasıl olsa. Sonuçta ülkede hala ülkesini sevenler yeterince var. Vesaire ve vesaire. Yeterince var diyorum çünkü kadın milli voleybol takımımız üçüncü kez çıktığı finallerde şampiyon olunca içimizde ne kadar Sırp artığı, Yunan bakiyesi, İngiliz kalıntısı olduğu sorusu sığınmacı sayısı muammasından bağımsız cevabını buldu. Vargas’ın ki onu özellikle yazdım herhangi bir smacı kadar bile bu ülke halkını sevindirmemiş, sevindirememiş, ülkeye katkısı olmamış, olamamış yaylı ve milli siyaset tüccarlarının hergün mamalarını kaplarına koyup sonra da saray ya da müştemilat kapısında beslediği her türden, sınıftan değnekçi zümrenin sinyalci tayfası saçtıkları karanlıktan sayılabilir oldular. Alayı bir bile etmiyordu. Ebrar’ın cinsel tercihlerini tartışırken yurtlarda ırzına geçilen çocukların tecavüzcüleri için adliye önlerinde sürü oluşturanlar da 6 yaşında, 9 yaşında kız çocukları ile nikah kıyıp evlenenler de, teşkilatlarında kocalarına iş buldukları bacılarını yazmalı, yazmasız, kapalı, numaralı diye ayırt etmeden pataküt seanslarına alan abiler bir haysiyet kasar oldular, bir namus abidesi kesildiler, olmaz öyle şey. Önlerinden kadın geçse namazı “tahiyattan” selamsız terk edip üstüne atlayacak abazanlar namus bekçisi oldular geçici olarak. Sanki Ebrar’a ne olduysa Sırbistan’da oldu. Kendi kişisel siyasi kariyerlerini birbirlerinin yasak ilişkilerini şantaj aracı olarak kullanarak oluşturanlar var parti teşkilatlarında. Hatta birbirlerinin şoförlerini takip ettirenler. Çapraz belediyelerden kaçak etlerine “sosyal tesis” adı altında mezbahane ayarlayan dini bütün, davanın, dava derken getir-götür davasının neferi başkan, yardımcısı, değnekçisi, peçetecisi, markacısı yok değildir yüzden az binden çok. Ha!... Ne dersiniz? Var mıdır o kadar az? Onun için bırakın. İsteyen içki içsin, kumar oynasın, zina yapsın, haram yesin. Hatta ne yerse yesin de milletin hakkını, devletin malını, parasını yemesin. Dağını, ormanını ona buna peşkeş çekmesin. Milletini soymasın, kandırmasın. Sahi hangisi daha günah? Üçbuçuk dininin dört dörtlük mensupları bile verir bunun cevabını da milleti Allah’la aldatanlar neden veremiyor? Allah’tan değil de servetlerini kaybetmekten korktukları için olmasın.