26 Nisan 2024 Cuma   

İbrahim GÜLLE / Diş Hekimi /Ağız ve diş sağlığı

AĞZIMIZIN DİLİNDEN ANLAMAK

 

Düşündürme şeklini sevdiğim bir reklamdan esinlenerek sizlere bazı sorular sormak istiyorum. Bir sabah uyandığınızda gözlerinizin kanıyor olduğunu görseniz önemsemeden durabilir misiniz? Ağrıyan kulaklarınız olsa doktor hanım nasılsa bir tane daha var birini alın der misiniz? Peki, bu sinyalleri veren sizin günlük aktivitelerinizin temelini oluşturan konuşma ve beslenmeyi sağlayan; sindirim, emilim ve solunumu destekleyen hatta kulaklarınızla bir basınç dengesi oluşturup duymanıza bile yardımcı olan ağzımız olduğunda neden bu kadar göz ardı ediyoruz? Fırçaladığımızda kanayan dişetlerimiz, hem sosyal hem fiziksel yaşamımızı etkiyen halitozis olarak adlandırdığımız ağız kokusu; sıcak, soğuk ve şekerli gıdalarla gelen hassasiyetler de aslında bir o kadar önem vermemiz gereken ağzımızdaki sorunların habercisidir. Onlara kulak kesilmeli ve sorunlar; yediklerimizden tat alamayacak, konuşmamızı ve iletişimimizi bozacak; estetik kaygımız, sosyal hayatımızı olumsuz etkileyecek hale gelmeden sinyallere tepki vermeliyiz.
Toplum olarak önceliklerimizi ertelemeyi, sabrımız tükenmeden aksiyon göstermemeyi seviyoruz. Ağrıdan geceleri uyuyamayacak hale gelmeden, abselenmeden, işler ciddiye binmeden ziyaretimize pek gelmiyorsunuz. Bilmeliyiz ki vücudumuzdaki her organ ne kadar değerliyse dişlerimizin her biri de o kadar işlevsel ve değerli. Dişlerimizden birini bile kaybetmek ağız sağlığımızı bir bütün olarak olumsuz etkiler. Çiğneme düzlemimizi değişerek, çene eklemlerimize normalden fazla ve dengesiz bir çiğneme kuvveti yüklenir ve bu da eklem ağrılarına yol açar. Hayat kalitemizi düşüren bu etkiler, sistemik sağlığımızla karşılıklı etkileşim halindedir ve ağız içindeki problemler şeker, tansiyon gibi sistemik hastalıklarımız üzerinde de olumsuz etkilere sebep olmaktadır. Öyleyse, kaybın boyutu arttıkça değerini anladığımız ağız sağlığımızı korumak için neler yapmalıyız?
Öncelikle sağlıklı olanı korumalı, bunun için biri yatmadan önce biri kahvaltıdan sonra olacak şekilde yumuşak bir fırça ile dişlerimizi günde iki kez en az iki dakika fırçalamalı, ara yüz fırçası ya da diş ipi kullanımı alışkanlığı edinmeli, dişlerle birlikte dilin de fırçalanması gerektiğini unutmamalı ve beslenme içeriklerimize dikkat etmeliyiz.  Rutin kontroller sayesinde sorunlar erkenden teşhis edilerek tedavilerimizi yaptırmalı, ileri boyuttaki problemler için de her bir dişi ağızda tutmaya çalıştığımızdan emin olmalıyız. Bilmeliyiz ki yaratılanın yerini hiçbir yapay tedavi ile tutamayız.
İnsan alışkanlıklarının ve önem kıstasının temelini çocuklukta edinir, bu sebeple genellikle bireylerinin anne ve babalarının o günkü ağız sağlığının ortalaması bizlere ileride onları nelerin beklediğinin ipuçlarını verecektir. Bu genetikle birlikte, çocukken kazanılması gereken ağız hijyen motivasyonun sonucudur. Çocukların oral hijyen alışkanlıkları, ebeveynlerin yetersiz düzeylerdeki oral hijyen alışkanlıklarından olumsuz biçimde etkilenir. Sizler ne kadar ağız hijyenine özen gösterirseniz çocuklarınız bu alışkanlıkları bu kadar rahat ve kalıcı şekilde edineceklerdir. Siz problemleri ne kadar ciddiye alır, erken teşhis ve tedaviyi prensibini ne kadar benimserseniz çocuklarınız da önemsenmesi gerekenler listesine bunları ekleyeceklerdir. Diyeceğimiz o ki; toplum olarak sağlıklı ağız ve dişlere sahip olmak istiyorsak hijyene elimizden geldiğince dikkat etmeli,  ağzımızın bize verdiği sinyallere kulak vermeli, rutin kontrollerimizi yaptırmalı, koruyucu uygulamalarla destekleyerek ağız sağlığımızı optimum düzeye çıkarmalıyız. Bilmeliyiz ki toplumsal sağlığı arttırmak için önce kendimiz bunları yaşamımızın bir parçası haline getirmeli, uygulayarak gelecek nesillere örnek olmalıyız.

Tarih: 18 Ocak 2022 Salı    Hit: 776




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol