Ligler bitti derin bir oh çektik.
Hayatın yoruculuğunda bir dinlence alanı olarak gördüğümüz ve ülkece takip ettiğimiz futbol, sahaları kitleleri sokağa dökecek birer arenaya dönüştürmeden zaman elini çabuk tuttu ve bizler de işkenceden kurtulduk. Güçlü bir iradenin bir günde çözeceği sorunlar toplumun sinir uçlarını iltihaplandırana kadar devam ederken iktidar, gizlenemez yetersizliğinin konuşulmaz olmasını fırsat bilerek olan bitene seyirci kaldı. Hatta bazı maçlarda değil devleti, kolluk kuvvetlerini dahi göremedik. Bu organize kötülüğü yapanlarla seyirci kalanların ortak çıkarı saltanatlarının biraz daha sürmesi nden başka birşey değildi.
Ülkeyi saran yalan ve algı hastalığı tüm kurumlara sirayet ederken futbolu da bakir ya da bakire bırakmadı. Talip oldukları ya da atandıkları işlerine renklerine bürünmüş gözleriyle bakanlar başka renkleri yok sayarken hakkı da hukuku da adaleti de dört kolluya koyarak isimsiz mezarlarına gömdüler. Taş çatlasa yirmi tane kuralı olan oyun içinden çıkılamaz, çözülemez denklemlere dönüştü. En büyük finansörü olduğumuz, üstüne para harcadığımız oyun yüzünden sağlığımz harcandı. Başkanı, temsilcisi, hakemi maçların sonuçlarını, kulüplerin kaderlerini sahalarda verdikleri mücadeleden ziyade kendilerinin belirleme hakkına sahip olduklarını gözümüze soka soka gösterdiler. Hakem hatalarının maç kazanmaya yetebileceği ancak şampiyonu ya da düşenleri belirleyemeyeceğine ilişkin yaygın inanç bile kutsal mekanlarından hicret etti. Öyle bir rezillik.
“Koca koca adamlar” ki boşa tırnak içine almadım, kendi hayatımdan pratik ettiğim, bildiğim çoğunun ciğeri hava tenefüs edemeyen tipler sadece paraları ve arkalarında binlerce taraftar var diye diye kavallarını topumuzun kulağının dibinde durmadan öttürdüler. Yalan yanlış yere gündemler açıp kapattılar. İşi maç takvimini oluşturp oynatmak olan TFF bir final maçını dahi organize edemedi. Sahada dayak yiyen hakemin son üç haftada atandığı maçlara baktığınızda aslında gündemlerinin de oyunu organize etmekten çok daha başka maddelerle dolu olduğu rahatlıkla görülebilir. Herşeye rağmen de üzerinden şaibelerin, kuşkuların kalkmayacağı kararlarla liglerin sonunu getirdiler. Kim nerden duymuşsa bağıranın kazandığı br oyuna dönüşen futbolumuz oynayanın kazandığı sahalarda ise hiç varlığını gösteremedi. Tarihimizin en pahalı kadrolarına sahip iki takımımız, ligimizde adil oyunlar oynansa ilk beş sıraya giremeyecek takımlara havlu atıp geri döndüler. Kendi aralarında oynadıkları maç ise sezonun özeti gibiydi. Organize kötüler ve maşaları eskilerin deyimiyle “hüdayi nabit” şekilde oyunlarının altında kaldılar. Tek dert sarı-lacivertti. Öyle de kaldı. Derman bulamadılar vişne çürüklerine.
Bütün bunlar olurken ülkeyi yönetemeyen hükmedenler, her alandaki yetersizlik ve yeteneksizliklerinin, millete yaşattıkları zulümlerinin üzerine bina ettikleri saltanatlarının sefasını daha da cilalı tahtlarında sürmeye utanmadan sıkılmadan devam ettiler. Halkını açlığa mahkum edip kendi porsiyonlarını büyütmekten başka dürtüleri olduğunu gösterecek bir icraatlarına rastlayanı kurban adayacak duruma düşürenler de bu oyunun böyle oynanmasından çok da memnun oldular.
İktidarı olmayan muhalefetinin ise kendisine ikram edilen iki top dondumaya külah değiştirebildiği siyaset ortamında çözüm kelimesi lugattan düşerken milletin gülücüklerini çaldılar, yüzlerini düşürdüler. Makamları devralanlar, devredenlerden ders almamış olacak ki daha ilk günlerden aynı tavanın balığı olmak için aynı deniz çayırlarnda güneşlenmeye yayıldılar. Onların içinde de milletin kıymeti harbiyesinin olduğuna dair bir işarete şimdilik rastlanmadı. Bir kulübün iki başkan adayının ülkenin en büyük ulusal kanallarından birinin stüdyosunu kıraathaneye çeviren oturumları bile “en çok izlenen” olabildi. Bu ülkede siyasilerin alayının halk nezdinde bir top kadar değerinin kalmadığının daha acı, durumun ise ülkenin geleceği için kaygı verici olduğunun kötü bir örneği olarak başka ne gösterilebilir ki?
Artık hükümette hangi gruptan hangi hizipten hangi klikten kim üzerine alır bilinmez ama Türkiye Facialar Federasyonu ve kurullarındaki maşalarınızı değiştirin . Bunlarla seneye ne kömür tutabilir ne de közü karabilirsiniz. Olan bu sene diğer sarı-lacivert dert Ankaragücü’ne olduğu gibi yine bir garibin gücüne gider. Kendini bu millete reva görülen zulmün zalimi, rezaletin rezili görmeyenleri, bunda ısrar edenleri bu millet rüsvay da eder. Hem de kendi dönemlerinizde yaptığınız stadyumlarda ,spor salonlarında.