11 Kasım 2024 Pazartesi   

Necmettin Sönmez / Sonart Yön. Kur. Bşk. / Üretim Kanadı

DİNDAR MI? AHLAK MI?

 

Merhaba Saygıdeğer Paşavizyon okurlarım;
Toplumun eğitimi ve şekillendirilmesi zorlama ve uzaktan kumanda ile olmuyor. Milletleri millet yapan, birlikte tutan özelliklerini, alışkanlıklarını, adet ve dinlerini zor ile değiştiremezsiniz. Bu değişimi halkında onaylaması, içinden gelmesi gerekiyor. Tarihte bunun yüzyıllara dayanan örnekleri vardır. Rusya, Hindistan birçok Ortadoğu ülkesinde. Hatta Japonya da görüldüğü gibi. Bu ülkelerdeki toplumların dinleriyle, adetleriyle ve birçok ritüelleriyle oynamaya çalıştılar. Rusya da komünist gibi baskı rejimi dahil. Türk Cumhuriyetlerindeki halkların dinleri, adetleri, dilleriyle oynamaya çalıştılar. Zorlamalar, baskılar bile bu alışkanlıklarını değiştiremedi. Yıllarca unutturulmak istenen bu özellikler, daha serbest bir rejime geçer geçmez her şey kaldığı yerden devam etti. Aynı şekilde Hindistan örneğinde de görülmektedir. İngilizlerin uzun süren sömürge dönemlerinde dinlerini, alışkanlıklarını değiştirmek istediler fakat hala sokaklarında inekler dolaşıyor. Ölülerini Ganj nehrinin kıyısında yakıyorlar. Yani yüzyıllardır yaptıkları ritüelleri devam ettiriyorlar. Sadece yeni icat trafiğini İngilizler kendilerine uydurabildiler. Diğer her şey eskiden olduğu gibi devam ediyor.
Türk milleti için de durum aynıdır. Yüzyıllardır yaşanan Türk adet ve gelenekleri, Türk kültürü, Türk İslam anlayışı zorlamalarla değiştirilmek istenirse bu toplumun gençliğine, dindar bir gençlik yetiştireceğiz diye Arap kültürü İslam dini diye kabul ettirilmek istenirse, işte böyle ne olduğu belli olmayan, dinden uzak aile görgüsünden uzak, milli değerlerden uzak hiçbir ahlaki değeri tanımayan, ahlaklı olmayı sadece körü körüne erkeğine bağlı olmayı, kadınına hiçbir söz hakkı vermeyen anlayışla, hurafelere, o hocanın dediğine, körü körüne inanan başka hiçbir değeri ve kimseyi tanımayan tamamen güdümlü bir toplum yaratılmak isteniyor. Bu sistemle yetişen gençler yönlendirmesi çok kolay oldukları için iktidarların işine geliyor. Öyle şeyh, hocalar var ki resmen kral hayatı yaşıyorlar. Müridine kendini sırtında taşıtıyor, ayaklarını yıkıyor, ağzına yediriyor velhasıl köle gibi gönüllü olarak kullanılıyor bu tip körü körüne inananları.
Bütün bireyleri akraba olan bir köyde küçük bir kız çocuğu öldürülüyor, görüntüler var itiraflar var fakat iki aya yakın bir süredir henüz katilin kim olduğu bulunamıyor. Hükümetin partisinden, o yörenin bir Milletvekili; bu kişileri tanıyoruz hepsi iyi insanlardır o kişileri fazla incitmeyelim diyor. Bir Milletvekili bunu diyorsa bu ülkede adalet denen bir şeyden bahsedilemez. Tanıdığı kişiler incinecek diye kanunları, adaleti yok sayıyoruz öyle mi? Bu bahsedilen sisteme göre. O küçük kızın gördüğü uygun olmayan bir şeyin ortaya çıkmaması için, o aile hatta o köy mensupları muhtarda dahil çocuğun öldürülmesine kara vermişler ve uygulamışlar. Hiçbir kuvvet de bunlara yapılanın doğru olmadığı, kanunlara aykırı bir davranış olduğunu söylemiyor. Hatta Milletvekili bu kişileri incitmeyelim diyerek suçluları korumaya çalışıyor. O bölgenin Jandarma Komutanı televizyonda, sonuca çok yaklaştık bir iki güne çözeceğiz dedi, adamcağızı bir daha ortada hiç göremedik. On dokuz yaşında bir genç iki kızı öldürüyor hatta başını kesip sulama bendinden aşağı atıyor. Ana caddelerde, toplumun içinde gruplar birbirleriyle çatışıyor, masum insanlar ölüyor. Olayın failleri yakalanıyor ve hepsinin yirminin üzerinde suç kaydı, aranması var, tutukluluk kararları çıkıyor yine de adli takip kararıyla serbest bırakılıyor. Adalet bakanı da soruşturması devam eden olaylarda konuşmam diyor. Türkiye’nin en büyük sorunu bu, konuşması gereken kişiler gerekeni söylemiyor. Kelli felli adamlar, konuşursam ortalık yangın yerine döner diyor, bir bakıyorsun adamın bir daha sesi çıkmıyor çünkü konuşursa onun da pislikleri ortaya dökülecek. Bunlar ülke yönetimde daha önce görev yapmış veya şu anda görev yapan kişiler. Bütün sistem karşılıklı şahsi çıkarlar üzerine yürütülüyor. Bizim gibi sade vatandaşlarda bir kişi fazla çalıştırayım ülkeme hizmet edeyim diye çırpınıyoruz. Son üç beş sene içinde on iki milyon olan bireysel silah sayısı otuz beş milyona çıkmış ve bunların sadece altı milyonu ruhsatlı. Devlet niye bu kadar bireysel silahlanmayı teşvik ediyor anlaşılır gibi değil. Ahlaksızlığı, insanın insana saygısızlığı sanki ders olarak öğretiyorlar. Koskoca devlet adamları kameralar karşısında, televizyon kanallarında bir gün öce söylediklerini bir gün sonra inkar ediyorlar. Yalan yanlış konuşmanın ahlaksızlık olduğunu bilmiyorlar herhalde? Namaz kılıyor olmaları, sakal bırakmaları güvenilir olmaları için yeterli görülüyor herhalde? Ne ara bu kadar ahlaksızlaştırıldık çözemiyorum. Halbuki ahlak millet yapısının temelidir.
Kesinlikle inanıyorum ki yurt dışına göç eden beyin takımının çoğu, ekonomik sebeplerin haricinde, insana olan saygının yok olmasından, sokakların, kamu alanlarının güvensizliğinden dolayı göç etmek istiyor.
Çocuklarımızın her gün Türküm, doğruyum, çalışkanım demesinden rahatsızlık duyan bir iktidarın uygulamaları sonucun da bunların olması normal. Nüfusumuzun yüzde ellisine yakın bir bölümünü oluşturan kadınlarımızı yok sayan, onları erkeğine kayıtsız şartsız bağlı köle gibi gören bir yönetimin sonuçlarının bunlar olması kaçınılmazdır. İnsanların dinini, inancını nasıl yaşayacağı özgür iradelerine bırakılacağı, dışardan müdahale edilmeyecek bir yönetimin ve eğitimin en kısa zamanda uygulamaya konulması dileğiyle.
Hoşça kalın, Sağlıkla kalın, Allah’a emanet olun.

Tarih: 12 Ekim 2024 Cumartesi    Hit: 1054




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol