10 Kasım 2024 Pazar   

GEÇMİŞTE YAŞANILAN TRAVMALAR BİZİ ETKİLER Mİ?

 

Çocukluk döneminde yaşanılanlar, yetişkinlerin bizlere karşı olan tutum-davranışları, ebeveynlerin kendi çocuklarında yaşadıkları ve olaylara verilen tepkiler hepimizin gelişmini etkilmektedir. Bu etkiler olumlu olduğu kadar olumsuz deneyimlerde olabilmektedir. Son günlerde yayınlanan aile dizimini ve travmaları ele alan dizinin popüler olması geçmiş dönemde yaşanılan aile travmalarına olan ilgiyi arttırdı. Gerçektende aile geçmişimizde yaşanılan travmalar bizim şuandaki yetişkin davranışlarımızda etkili midir? Yaşanan travmatik olaylar, kişiye hayatının belirli zamanlarında kendisini hatırlatabiliyor ve kişinin davranışlarını doğrudan etkileyebiliyor. Peki, kişinin yaşamış olduğu travma onun ebeveynliğini nasıl etkiliyor? Araştırmalara bakıldığında çözümlenmemiş bir travmaya sahip ebeveynlerin çocuklarının davranışsal sorunlar yaşama ihtimalinin daha yüksek olduğu görülüyor. “Seninle Başlamadı” kitabı’nın yazarı Mark Wolynn, ödüllü kitabında kalıtsal aile travmalarının etkilerini ve üstesinden gelmenin yollarını hastalarının örnekleri ve egzersizlerle destekleyerek anlatıyor. Bu yaklaşıma göre geçmişte yaşanan travmalar,bu travmaları biz yaşamamış olsakta bizden önceki kuşakta yaşananlar bile bizi etkileyebiliyor. Birçok insan duygusal problemlerle mücadele eder. Bazıları mantıkdışı korkulara sahiptir, bazıları yıkıcı davranışlar sergiler, bazıları da kendilerini sağlıksız ilişkilerin içinde mahsur kalmış hisseder. Bu gibi sorunlarla karşı karşıya kaldıysanız, suçlu olduğunuzu, duygusal karmaşanın kaynağı olduğunuzu düşünebilirsiniz. Ancak bu tip sağlıksız davranışlar çocuğu zaman doğrudan ya da dolaylı olarak ailenizden dolayı mahrum kaldığınız travmadan kaynaklanabilir. Anneden erken ayrılma ya da şiddet gibi travmatik olaylar kişiyi derinden etkileyebilir. Bu olaylar sadece strese ve korkuya neden olmakla kalmaz, aynı zamanda kişinin davranışlarını da değiştirebilir. Kişi bu travmanın belirtilerini çözümleyemiyorsa, onları bastırmayı seçebilir. Sonuç olarak sağlıksız davranış kalıpları gelişebilir. Örneğin, çocuğun ölümü bir çift için travmatik bir olaydır. Ancak çift, acı dolu duygularını bastırarak durumun gerçeğiyle başa çıkmayı reddederse, bu travmayı ikinci bir çocuğa da yansıtırlar. Yani geçmişte çözülmemiş travmalar bizi etkieyebilmektedir. Genel olarak vücut, travmatik bir olayı takiben “normalleştirmek” için kortizol seviyelerini artırır. Yine de travma sonrası stres bozukluğu yaşayan insanlar kronik olarak düşük kortizol seviyelerine sahiptir ve bu özelliği potansiyel olarak yavrularına aktarabilirler. Sonuç olarak, travma sadece bir kişiyi değil, potansiyel olarak bütün bir aileyi etkiler. Bu yüzden travmayı tanımlamak ve üstesinden gelmek için aileyi de incelememiz gerekir. Ebeveyn-çocuk arasındaki ilişkileri çözümlemek, travma döngüsünü kırmanın anahtarıdır.Bu yaklaşıma göre ailenizle ilişkiniz, kim olduğunuzu şekillendirir. Ebeveynleriniz sizi bu dünyaya getirir ve size verdikleri yaşam gücü daha sonra da devam eder. Aşırı bağımlı ebeveyn-çocuk ilişkisi, bir ebeveynin reddedilmesi, anne ile ilişkiye ara verilmesi ve bir aile üyesinden miras kalan travma; ebeveyn ile çocuk arasındaki ilişkinin bozulmasının temel etkenleridir. Travma belirtileriniz veya duygusal sorunlarınız varsa, aile öykünüzü ve erken çocukluk döneminizin olaylarını incelemelisiniz. Bunu yapmak, bugün duygusal yaşamınızda neler olduğunu açıklamaya yardımcı olabilir.Bir sorunun çözülmesi, o sorunu tanımladıktan sonra çok daha kolaydır. Travmayı belirlemek, bunun üstesinden gelmek için ilk adımdır. Travma tedavilerinde birçok yaklaşım kullanılmaktadır. Önemli olan size kendinizi iyi hissettireceğini düşündüğünüz bir yaklaşımdan destek almaktdır.

Tarih: 11 Ağustos 2022 Perşembe    Hit: 1270




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol