10 Aralık 2024 Salı   

Sadık KAHRAMAN / Gazeteci Yazar / Şehir ve İnsan

POLEMİK DEĞİL, İCRAAT ADAMI

 

Yerel seçimlere resmen adımımızı attık. Altılı Masa’nın aday belirleme sürecini, yıpranmasın diye isim verilmeme stratejisini epey diline dolayan AK Parti, altı üstü İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayını açıklamak için haftalardır halkta bir heyecan oluşturmaya çalışıyor. Üstelik aday çoğu kişi tarafından tahmin edilen bir isim. Ne kadar başarılı oldular, tartışılır. Zira milletin bu ekonomide belediye seçimleri için heyecanlanacak hali kalmadı. Emeklilerin de asgari ücretlinin de enflasyonun altında ezim ezim ezdirildiği süreçte, eminim yerel seçimler kimsenin pek umurunda değil. Ancak tabi daha propaganda sürecinin başındayız, sonraki günler neler gösterecek belli olmaz. Bana kalırsa seçmeni konsolide edecek olan sevginin gücü olacaktır. Gençliğiyle, barış, demokrasi ve kalp emojileriyle, yürütülecek seçim çalışmasında bu sefer İmamoğlu sınıfta kalacaktır. Murat Kurumun, samimiyeti ve aldığı görevlerde, geçmişteki başarılı icraatları, kapı gibi duruyor. Zaten Kurum da şimdilik polemikten ve idolojik tartışmalardan uzak bir siyaset güdecek gibi bir imaj oluşturması sebebiyle, İmamoğlu’nun başarısız 5 yılı karşısında şansı çok yüksek bir profil çiziyor. İstanbul’un sorunu çok, senelerdir böyle. Fakat son 5 yılımız hakikaten anlatılmaz yaşanırdı. Ulaşımdaki aksamalar artık aksama denilecek noktayı aştı. Bazı türbeler resmen pislik içinde, gerçi şehrin pek çok semti de pislik içinde. Atık su  problemi gittikçe daha da kötüleşiyor. Sokak köpekleri meselesi zaten tüm büyükşehirlerin büyük sorunu. Say say bitmeyecek bir raddeye geldik, maça 0-0 başlanmış gibi dursa da, öyle görüyorum ki, dikkatini İstanbul’dan çok Cumhurbaşlanlığına ve parti genel başkanlık koltuğuna vererek vakit kaybeden son 5 yılımızın yönetimi geriden geliyor. Ancak Kurum’um da, başarı için ikna edici olması ve itici görünecek davranışlardan sakınması gerektiği bir gerçek.
Şu aşamada inancım, Murat Kurum’un İstanbul’da, Turgut Altınok’un da Ankara’da bu yarışı göğüsleyeceği yönündedir.
*
Yerel seçim başlangıcının dışında, gündemin öteki yüzünde, bir süredir hepimizin kafasını işgal eden bambaşka bir siyasi polemik de var. Malum, 28 Mayıs seçimleri, HDP’nin kilit parti olma özelliğini elinden alarak epey hayırlı bir işe vesile olurken, sandık anahtarının milliyetçi muhafazakar seçmenin elinde olduğunu da göstermişti. Bu vurgu, teröre desteğin ve selamın, toplum nezdinde asla tolere edilmeyeceğine işaret etmiş olsa da, ana muhalefet partisinin mesajdan nasip alamadığı genel başkanlık seçimi için gerçekeleşn kongrelerinde ortaya çıkmıştı. Yine Demirtaş ve Kavala’ya yollanan selamlar ne yazık ki, şehit cenazelerinden kovulan parti yetkililerinin umurunda olmamıştı. Zira toprakları şehadet kanıyla yoğrulmuş bir vatanın fertleri, öz evlatlarını on yıllarca katleden PKK’nın savunuculuğunu yapan sözde siyasi partiye ve onun sözde liderlerine selam duranları kabul etmesini beklemek saflık olur. Çıkarılması gereken ders budur. Aşırı uçların burada yeri yoktur. Mesela bu milliyetçilik furyasını sözüm ona arkasına alıp da ırkçılık yapan, faşizan zihniyetini milli duyguları kendine kalkan yaparak empoze etmeye ve gençleri bu vesileyle zehirlemeye çalışan, İslam düşmanlığına varan ifadelerle Türkçülük rolü üstlenen yeni oluşumlar da bu aşırıların başında geliyor son zamanlarda. Biliyorsunuz günlerdir bir “Hilafet Bayrağı” muhabbeti dönüp duruyor haberlerde. Üzerinde Kelime-i Tevhid yazan bayrak hilafet bayrağı olmadığı gibi, zaten hilafet bayrağı diye bir şey de yoktur. Fakat ne hikmetse Filistin’de gerçekleşen zulme karşı tepki koymak üzere gerçekleştirilen bir yürüyüşte, bir vatandaşın, üzerinde Kelime-i Tevhid yazan bir bayrağı taşıdığını gören bir genç, adamcağızı hilafet bayrağı taşıdığı için, “Her şey oldular, bir Türk olamadılar.” gibi saçma sapan bir sosyal medya ağzının peşine düşerek yumrukluyor, olay da buradan kopuyor. Bayrağı taşıyan adamı, ahmakça bir Türkçülük ideolojisi güden cahil cenahla sol kesim, neredeyse darbeci ilan edecek. Dünyanın dört bir yanında, Filistin’de yaşananlara ses çıkarmaya yönelik düzenlenen yürüyüşler ve gösterilerde bu bayrak dalgalandırılmasına rağmen, henüz böyle bir şiddet vakasına şahit olmamıştık. Üstelik yürüyüşler aylardır devam ediyor. Böyle bir meselede ilk ve son olmasını ümit ettiğimiz fitnenin bizim memleketimizde yaşanmış olması çok büyük bir utanç kaynağıdır. Ancak daha vahim olan bu davranışın pek çok muhalif gazeteci ve siyasetçi tarafından destek görmesidir. Türkler tarih boyunca İslamiyet’e en çok hizmet eden milletlerden biri olmuş, kutsal topraklara hizmet etme onuruna erişmiş, yüz yıllarca milyonlarca insanın Müslümanlıkla müşerref olmasına vesile olmuş, dinimizi yaymayı misyon edinmiş şerefli bir millettir. Öyle ki, İslamiyet’i kabulümüz de bundan bin yıl öncesine taşan bir geçmişe dayanır. Dolayısıyla, Arif Nihat Asya’nın dediği gibi, bu yurt Müslümanlıkla yoğrulmuştur. Bugün bu topraklarda herhangi bir kimse Kelime-i Tevhid söylediği veya bu mübarek lafzın yazılı olduğu bir bayrağı taşıdığı için hakarete, saldırıya uğruyor ve bu hareket birileri tarafından savunulup tetikleniyorsa, burada Müslümanların ve şanlı Müslüman Türk tarihinin tamamına edilmiş bir hakaret ve saldırı söz konusu olup bunun kabul edilmesi mümkün değildir. Kelime-i Tevhid’den rahatsız olan bir Türk, kendi tarihinden habersiz demektir. Ne diyelim, Allah gençlerimize akıl fikir versin. Duamız belli, yazımızı bu ay Asya’nın güzel ifadesiyle bitirelim, “Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah’ım!” Vesselam.

Tarih: 22 Ocak 2024 Pazartesi    Hit: 1090




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol