Lenfatik sistem vücudun önemli bir parçasıdır. Vücudun
mikroplarla savaşan ağı lenf düğümleri, dalak, timüs bezi, kemik iliği ve diğer
vücut bölümlerini içerir Lenfatik sistem kanserine lenfoma denir.
Lenfomalar, lenfoid
dokularda doğal olarak bulunan lenfosit adı verilen hücrelerden gelişen kötü
huylu lenf bezi hastalıklarıdır. İki ana lenfoma türü vardır;
1. Hodgkin Lenfoma (Hodgkin Hastalığı olarak da bilinir
ve lenfomaların yaklaşık %25’ini oluşturur)
2. Hodgkin Dışı Lenfoma (tıpta Non-Hodgkin Lenfoma/NHL
olarak adlandırılır olguların yaklaşık %75’ini oluşturur).
Bir yıl içerisinde yaklaşık 7 bin kişiye lenfoma tanısı
konulmuştur. Non-Hodgkin lenfomalar hem erkeklerde hem de kadınlar da ilk on
kanser türü içinde yer almaktadır. Çocukluk çağı kanserlerinin ise %15’ini
oluşturmakta ve ikinci sırada yer almaktadır.
Lenfomaların genel olarak 80’den fazla alt tipi vardır ve
her birinin klinik tedavisi de farklılık gösterir.
Lenfomaların kesin nedeni bilinmemektedir. Bununla
birlikte, çeşitli risk faktörleri lenfoma gelişme olasılığı ile ilişkilidir. Bu
risk faktörleri şu şekilde sıralanabilir:
Yaş: Yaşlanmak, genel olarak lenfoma için önemli bir risk
faktörüdür ve vakaların çoğu 50 yaş ve üstü kişilerde görülmektedir.
Cinsiyet: Genel olarak erkeklerde lenfoma görülme riski
kadınlardan daha yüksekse de bazı alt tipler kadınlarda daha sık
görülebilmektedir.
Aile öyküsü: Lenfomalı birinci derece bir akrabaya
(ebeveyn, çocuk, kardeş) sahip olmanın, lenfoma geliştirme riskini
artırabileceği kabul edilir.
Bazı kimyasallara ve ilaçlara maruz kalma: Bazı
araştırmalar, benzen ve yabani ot ve böcek öldürücü maddeler gibi kimyasallara
maruz kalmanın lenfoma riskini artırdığını düşündürmektedir. Kanser tedavisinde
kullanılan bazı ilaçların da Hodgkin dışı lenfoma riskini artırdığı
gözlenmiştir. Ancak bu durumun hastalığın kendisiyle mi ilgili yoksa tedavinin
bir etkisi mi olduğu tam olarak belirlenememiştir.
Radyasyon maruziyeti: Atom bombası ve nükleer reaktör
kazalarından kurtulanlar üzerinde yapılan araştırmalar, bu kişilerin NHL,
lösemi ve tiroid kanseri de dâhil olmak üzere çeşitli kanser türlerini
geliştirme risklerinin arttığını göstermiştir. Hodgkin lenfoma gibi diğer bazı
kanserler için radyasyon tedavisi gören hastalarda, yaşamın ilerleyen
dönemlerinde NHL gelişme riski biraz artmaktadır. Bu risk hem radyasyon
tedavisi hem de kemoterapi ile tedavi edilen hastalar için daha fazladır.
Zayıflamış bir bağışıklık sistemine sahip olmak: Çeşitli
sebeplerle bağışıklık sistemlerini baskılayan ilaçlarla tedavi edilenler,
HIV’le enfekte kişiler, bazı sendromal hastalıklara sahip olanlar gibi
zayıflamış bağışıklık sistemine sahip bireylerde NHL riski artmaktadır.
Otoimmün Hastalıklar: Romatoid artrit, sistemik lupus
eritematozus, Sjögren hastalığı, çölyak hastalığı (glütene duyarlı enteropati)
ve diğer bazı otoimmün hastalıklar, artan NHL riski ile ilişkilendirilmiştir.
Bazı enfeksiyonlar: İnsan T-hücresi lenfotropik virüsü
(HTLV-1) ile enfeksiyon, Epstein-Barr virüsü (EBV) ile enfeksiyon, insan herpes
virüsü 8 (HHV-8), Helicobacter pylori, Chlamydophila psittaci, Campylobacter
jejuni, Hepatit C virüsü (HCV) ile enfekte olmuş kişilerde lenfoma görülme
riskinin arttığı gözlemlenmektedir.
Vücut ağırlığı: Diğer birçok kanserde olduğu gibi bazı
çalışmalar aşırı kilolu veya obez olmanın NHL riskini artırabileceğini
düşündürtmektedir.
Meme implantları: Nadir olmakla birlikte, meme implantı
olan bazı kadınlarda bir tür Anaplastik Büyük Hücreli Lenfoma (ALCL) geliştiği
gözlemlenmektedir.
Lenfoma belirtileri;
En sık görülen belirti boyun, koltuk altı ve kasık
bölgelerindeki lenf bezelerinin ağrısız şişerek ele gelmesidir. Hastalarda
diğer bulunabilen belirtiler ise söyledir; sebebi tam açıklanamayan ateş, kilo
kaybı, gece terlemesi, halsizlik, ciltte kaşıntıdır. Bu şikayetler, grip gibi
başka hastalıkların seyrinde de görülebilir. Bu nedenle bu tür bulguları olan
hastalarda lenfoma teşhisini ancak hekim koyabilir. Sayılan belirtilerin
varlığı halinde hekime başvurulmalıdır.
Maalesef lenfomalar için erken tespite yönelik kabul
edilmiş bir tarama metodu bulunmamaktadır. Bu nedenle kişilerin lenfoma
belirtisi olabilecek belirtileri bilmeleri ve bu belirtileri tespit etmeleri
durumunda bir sağlık kuruluşuna başvurmaları büyük önem taşımaktadır.
Lenfomanın tanısında en önemli basamaklar ayrıntılı öykü
ve fizik muayenedir. Öykü ve muayenede şüpheli bulguların tespit edilmesi
durumunda lenf nodu biyopsisi, kemik iliği biyopsisi, görüntüleme tetkikleri,
kan sayımı, kan testleri, biyokimyasal incelemeler, Görüntüleme testleri (MRI
taraması, PET taraması, X-ışınları) gibi ek tanı metotlarına başvurulur.
Hastalığın türlerine göre farklı tedavi yöntemleri
mevcuttur. Kemoterapi, radyoterapi gibi
klasik tedavi metotlarına ek olarak uygun hastalarda biyolojik tedaviler
(monoklonal antikorlar), kök hücre nakli gibi yöntemlere de
başvurulabilmektedir. Biyopsi ve hastalığın durumunu tespit amaçları dışında,
cerrahi lenfoma tedavisinde nadiren kullanılmaktadır.
Her yıl 15 Eylül'de Dünya Lenfoma Farkındalık Günü için
çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir Dünya Lenfoma Farkındalık Günü, ilk kez
2004 yılında Lenfoma Koalisyonu tarafından hastalığa yönelik bilgi eksikliğini
gidermek, hastalık hakkında farkındalığı artırmak, hastaların ve bakım
verenlerinin karşılaştığı duygusal ve psikososyal zorluklara dikkat çekmek
amacıyla düzenlenmektedir.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de “erken tanı ve
tedavi hayat kurtarır” prensibinden hareketle her yıl 15 Eylül gününü hastalığa
yönelik dikkat çekmek, bilgilendirmek ve hastalık ve tedavisine ilişkin güncel
durumu gözden geçirmek üzere etkinlikler gerçekleştirilmektedir.
Bu kapsamda temel mesajlar aşağıda yer almaktadır.;
Vücudunuzda olağan dışı değişiklikler hissettiğinizde,
beklemeyin!
Alışılmadık ve süreklilik gösteren bulgularınız varsa
hemen en yakın sağlık kuruluşuna başvurun!
Fark ettiğiniz bulgular her zaman kansere yönelik
olmayabilir, ancak güvende olmak üzgün olmaktan iyidir!
Kanser ne kadar erken teşhis edilirse sonuç o kadar iyi
olur.
Lenfoma olasılığını arttırabilen risk faktörlerini
tanıyın!
Yaş ve genetik faktörler
Bağışıklık sistemi zayıflığı
Helikobakter pilori ile HIV gibi virüs ve enfeksiyonlar
Radyasyon, bazı tarım ilaçları ve kimyasal türlerine
maruz kalmaya neden olan çevresel koşullar
İmplantlar
Otoimmün koşullar