Bilinen insanlık tarihi boyunca insanoğlunun en temel ihtiyaçlarının başında barınma ihtiyacı gelmektedir. İlk başta bu barınma ihtiyacını mağaralar bile karşılayacak durumdayken zamanla insanların ihtiyaçları değiştikçe kerpiç, taş, ahşap gibi malzemelerle oluşturulan yapılarda insanlar yaşamaya başladırlar. Ve çok uzun süren bu yapılaşma evrimi, nihayetinde günümüzde kullanılan modern halini aldı.
Aslında tüm ürünlerde olması gereken üç farklı özellik mühendislik alanına giren çalışmalarda 3E kuralı olarak basite indirgenerek isimlendirilmiştir. Bu 3E “Emniyet, Estetik ve Ekonomik” kelimelerinin kısaltması olarak kullanılmaktadır. Bu üç kriter günümüz dünyasının aslında vazgeçilmezidir. Örneğin bir otomobil almak istediğinizde bu otomobili emniyetle kullanabilmeniz, ekonomik açıdan uygun fiyatlı olması ve pek tabiidir ki estetik açıdan güzel olmasını istemek doğal hakkınızdır. Bir örnek daha verecek olursak bir gömlek almak istediğinizde bu gömleğin yapımında kullanılan herhangi bir kanserojen madde olmamasını yani sağlığınızı tehdit etmemesini, ucuz olmasını ve görsel olarak da şık olmasını kim istemez ki? Bu örneklere daha birçok ek getirilebilir ancak bizim konumuz yapılarımız üzerine olduğu için inşaat mühendisliğinde 3E Kuralı nedir ve nasıl olmalıdır sorularına odaklanmaya çalışacağız.
Önce Emniyet!
Temel taşımız olan emniyet hiçbir şartta vazgeçilmemesi gereken kriterdir. Günümüzde kullandığımız konut, iş yeri, köprü, baraj, okul, yol, tünel ve daha aklımıza gelecek her türlü yapı belirli hesaplar doğrultusunda tasarlanıp yapılmaktadır. Bu hesaplar neticesinde yapılarımız her türlü afet zamanında güvenle kullanabileceğimiz alanlar olmaktadırlar. Tabi ki bu hesaplardan tasarım ve üretim aşamalarında taviz verilmezse!
Ekonomik Yapılar
Bir ürünün ekonomik olması, o ürüne talebin artmasına doğrudan etki etmektedir. Peki bir ürünün ekonomik olması, yani ucuz olması için kalitesinden taviz vermek gerekir mi? Bu sorunun cevabı bakış açısına göre farklılık gösterse de aslında kaliteden taviz vermeden ekonomik ürünler üretmek gayet mümkündür. Yapılarımızda bu durumu sağlayacak olanlar mühendislerimizden başkası değildir. Zaten mühendisliğin tanımlarından birisi de optimum maliyet ile maksimum faydayı sağlamaktır.
Estetik Kaygısı
Buraya kadar anlatmaya çalıştığımız şey emniyetli yapıları ekonomik, yani ucuza üretebilmek kaygısı üzerineydi. Peki ürettiğimiz yapıların görüntüsü nasıl olmalı? Şahsi görüşümü soracak olursanız bu soru pek çok kişinin umurunda dahi değil. Neden mi? Şehirlerimizdeki binalara şöyle bir göz atarsanız cevabınızı almış olacaksınız. 3E kuralında ilk sırayı emniyet alsa da ikinci sırada genellikle ekonomik olması tercih ediliyor. Genellikle ya yapı ucuza mal edilsin kaygısıyla estetik tamamen göz ardı ediliyor, ya da estetik olması için büyük maliyetler harcanmasına rağmen yine de çok çirkin yapılar oluşturuluyor. Yani ya cimrilik yapılıyor ya da iş bilmezlikten dolayı boş yere paralar harcanıyor.
“Bu binaya sağlam olsun diye projesinden daha fazla demir kullanıldı” ya da “Bu binaya C30 beton kullanılması gerekirken sağlam olsun diye C35 kullanıldı” gibi cümleleri çevrenizden mutlaka sizler de duymuşsunuzdur. İşte o fazla kullanılan demir veya beton aslında hiçbir fayda sağlamamakla beraber betonarme sistemin düzgün çalışmasını dahi engellemektedir. Emniyet tehlikede! Üstüne üstlük boşuna fazladan para harcandı. Ekonomik zarar! Hele bir de projelendiren kişi bu zihniyete sahipse gereğinden daha büyük kolon-kirişlerle zaten olmayan estetiği daha da kötü bir hale getirebilir. Geçen yazımızda da söylediğimiz gibi ehil olmayanlar ürettikçe emniyetsiz ve çirkin yapılar bize pahalıya mal olmaya devam edecek.