Marmara'da büyük bir deprem beklendiğini ifade eden ve
bunun için de 2029 yılını işaret eden Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür,
"Biz 20 senedir söylüyoruz İstanbul'u depreme hazırlayın" ifadelerini
kullandı.
Kahramanmaraş'ta 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki deprem
meydana geldi. Deprem; Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye,
Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay'da büyük yıkıma yol açtı.
“İSTANBUL, BÜYÜK BİR DEPREMDE BU YAPI STOKUYLA BÜYÜK
ZAYİAT VERİR”
Ülke olarak 7 ilimizde büyük bir yıkıma neden olan
depremle mücadele ederken Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür'den İstanbul için
ürküten bir uyarı geldi. TGRT Haber ekranlarına konuk olan Görür, "Zaman vermek
mümkün değil ama periyot olarak deprem tarihi verebilirsin. Marmara Bölgesi'nde
1999'dan sonra her an olmak kaydıyla önümüzdeki 30 yıl içinde deprem olma
olasılığı yüzde 64'tür denildi. Biz 23 yıl geçirdik, düşünün ne durumdayız.
2029 yılı olabilir. İstanbul ölçeğinde kaybın çok büyük olacağını düşünüyorum.
Çünkü İstanbul'da mikro bölgeleme çalışmasının olması, kentin mikro bölgeleme
esaslarına göre mekanlarının kullanıldığı anlamına gelmiyor. Yapılmaması
gereken birçok yerde binalar yapılıyor. Zemin etüdü olmayan yerlerde
gökdelenler dikiliyor. Yani İstanbul gecekondu mentalitesiyle inşa edilmiş bir
kent, yüzde 60'ı mühendislik hizmeti bile görmemiş. Böyle bir kent büyük bir
depremde bu yapık stokuyla büyük zayiat verir” ifadelerini kullandı.
"BİR KALKARIZ Kİ OLAN OLMUŞ"
Düzce depremi için yaptıkları uyarıyı hatırlatan Görür,
"Biz dedik ki, 2 yere dikkat edin. Marmara, Düzce iki yer tehdit haline
geldi. Biz milleti korkutmak için bağırmadık, tedbirli olun diye bağırdık.
Arkadaşlarımızın bu bağırmasından 3 ay sonra kasım ayında Düzce'de 7.2 oldu.
İyi ki de alarmı verdik çok hazırlık yapıldı. Biz bağırıp çağırmasaydık gafil
avlanacaktık. Bir kalkarız ki bir gün İstanbul'da olan olmuş. Biz 20 senedir
söylüyoruz İstanbul'u depreme hazırlayın" şeklinde konuştu.
“BU İŞİ SAHADA DEĞİL, MASA BAŞINDA ZAMAN GEÇİRMİŞİZ’
GİBİ...”
Prof. Naci Görür ayrıca Sözcü yazarı Ruhat Mengi’nin
sorularını yanıtladı. Görür, “Bu bölgede depremin olacağını, buranın bir deprem
kenti olduğunu, büyük bir depreme gebe olduğunu ben başta olmak üzere birçok
yer bilimci arkadaşımız da söyledi ki özellikle 2020 yılının ocak ayında Elazığ
depremi olduğu zaman ben Elazığ depremini değerlendirirken gazetecilere şunu
söyledim; ‘depremleri Maraş yöresinde yani Çelikhan, Erkenek civarında
bekliyorum’ dedim, nokta atışı gibi. Bu uyarıyı 3 sene önce yaptık ve hiçbir
şekilde ciddiye alınmadığını, çalışma yapılmadığını görüyoruz. Yıkımın
büyüklüğünü göz önüne alırsak 10 ilde bu iş zor ama 10 ilin de deprem bölgesi
olduğu, deprem gelebileceği eğer yıllarca önce söylenmişse, biliniyorsa bir
deprem kuşağında yer alan kentlerin olası bir depremi düşünerek böyle bir yapı
stoku, böyle bir alt yapı, böyle bir afet yönetimi organizasyonuyla bu depreme
yakalanmaları da doğrusu ‘Biz bu işi sahada adam gibi yapmamışız, masa başında
zaman geçirmişiz’ gibi bir algı yarattı.”
'DEPREM, EKONOMİ KADAR, İŞSİZLİK KADAR ÖNEMLİ; NİYE
CİDDİYE ALMIYORSUNUZ?'
Deprem hazırlığı konusunda yönetime ilişkin eleştirilerde
bulunan Görür, şöyle konuştu:
“Bizde bugün aklı başında bir yönetici ‘bu bilgileri bana
getirin’ derse, Türkiye'deki bütün deprem kuşaklarına ait temel bilgiler çok
kısa zamanda önüne konabilir. Türkiye büyük ölçüde bir deprem ülkesi,
dolayısıyla deprem bu ülkenin en önemli, en temel, en gerçek sorunlarından
biri. Yani ekonomi kadar, işsizlik kadar, ‘çocuklarımız yatağa aç girmesin’
düşüncesi kadar önemli. İktidar kentsel dönüşümü başlattı, sonradan yanlış
uygulandı, rantsal dönüşüme döndü. İster muhalefet olsun, ister iktidar deprem
parti ayrımı yapmaz. Ölenlerin hepsi bizim insanımız. Daha 23 sene önce 1999'da
25 bin insanımız öldü, 1939'da 33 bin insanımız öldü. Şimdi bu sayı 10 binleri
bulacak, bunu niye ciddiye almıyorsunuz? Türkiye'de İstanbul da dahil bilimsel
anlamda toplanma alanı yok. Sorsan derler ki ‘İstanbul'da 500 tane toplanma
alanı var.’ Toplanma alanı boş arsa, bahçe, park değildir. Toplanma alanı demek
acil durumda özel olarak hazırlanmış, halka önceden bildirilmiş gelmesi gereken
yerlerdir. Oturacak, karınlarını doyuracak yerleri, ısıtma sistemi,
tuvaletleri, banyoları vardır. Kısa süre de olsa o insanların bütün
ihtiyaçlarının karşılanabileceği önceden planlanmış, inşa edilmiş yerlerdir.
Bunlar Japonya'da var ama Türkiye'de hiç yoktur. Türkiye'de ben de dahil hiçbir
vatandaş toplanma alanı neresidir bilmiyor.”
“DEPREM ÖNLEMİNİ VAAT ETMEYEN HİÇBİR SİYASET OLUŞUMUNA OY
VERMEMELİYİZ!”
Görür açıklamalarını şöyle tamamladı: “Milletimiz de deprem
konusunda eğitimli ve bilinçli değil. Tehlikeyi bilin, anlayın ki, talep edip
tedbir isteyesiniz. Halkımızın talebi de yok. Seçim geliyor, hiç duyuyor
musunuz meydanlarda toplanıp da ‘depremlere kurban olmak istemiyoruz, göçük
altında ölmek istemiyoruz, bize dirençli kentler yapın’ diye bir talep görüyor
musunuz, yok. Millette yoksa zaten siyasetçinin hiç umurunda değil. Oysa bunlar
zor işler değil. Biz artık hangi fay nerede, ne büyüklükteyi sormuyoruz,
ülkenin tamamı deprem kuşağıdır. Deprem dirençli kentlerde yaşamak istiyoruz.
Bunun için de millet olarak hepimizin üstümüze düşeni yapmamız lazım, bizi
yönetenlerden bunu istememiz lazım, bunu vaat etmeyen, planlamayan hiçbir
siyaset oluşumuna da oy vermememiz lazım. Siz senelerdir depremi konuşan,
halkına ‘ben iktidar olursam veya benim hükümetim bizim insanımızı evine
girdiği zaman, çoluk çocuğuyla yatağa girdiği zaman evinin üstündeki çatının
çökmeyeceğini, tavanın üzerlerine çöküp göçük altında kalmayacağını garanti
edip bu ülkede deprem dirençli kentler vaat ediyorum’ dediğini duydunuz mu? Ne
iktidarı, ne muhalefeti bundan söz etmiyorlar. Altılı Masa'nın son mutabakat
metninde gördüm, maddeler halinde yazmışlar, inşallah uygulanır.”