Merhabalar saygıdeğer Paşavizyon okurlarım; hep beraber 29 Ekim 2023 yani, Cumhuriyetimizin 100. yılını gurur ve coşkuyla kutladık. Diğer yıllardaki kutlamalara göre daha coşkulu daha sahiplenilmiş kutlama idi. Belki de bu kutlama son yıllarda Cumhuriyet değerlerine karşı yapılmak istenen yıpratma veya zedeleme girişimlerine karşı bir tepki yüzünden bu kadar katılımcılı ve coşkulu idi.
Cumhuriyetin en büyük kazananlarından biri olan modern eğitim sayesinde Cumhuriyetin ilk Onuncu yılından geldiğimiz eğitim düzeyi ile bugünkü eğitim seviyesi arasında çok büyük bir seviye farkı var. Temel eğitimi, Köy Enstitülerinde almış, sonra eğitim fakültelerinde yetişmiş öğretmenler tarafından eğitilmiş bir kişi olarak, torunlarımın şu anki aldığı eğitimi de gözlemleyerek aradaki farkı o kadar rahat görebiliyorum ki, gözlemlerimi derinleştirdikçe gençlerimizin geleceğinden her geçen gün daha fazla endişe duyuyorum. Dünya genelinde yapılan iyi üniversiteler sıralamasında ilk yüze, ilk beş yüze giren devlet üniversitelerimiz var iken, bugün ilk beş yüze giren bir devlet üniversitelerimiz yok. Birkaç özel üniversite bu sınırlamaya ancak girebilmişler. Cumhuriyetin ilk On yılı ile mukayese edilirse çok vahim ve düşündürücü bir netice. Eğitimde bilim, pozitif ilimler önde olması gerekirken ideolojik karar ve uygulamalar maalesef eğitimimizi bu duruma getirdi. Bağımsızlığına ulaşması için 1950’li yılarda askeri olarak destek verdiğimiz Güney Kore daha sonra da çok ağır ve yıkıcı iç savaş yaşayan Vietnam bitmiş birer ülke iken 1980’lerden sonra yaptıkları eğitim reformları ile çok başarılı oldular. Eğitimdeki başarıları sanayiye de yansıdı ve ihracatlarındaki katma değer oranlarını yüzde Otuz, yüzde Otuz beş’ e kadar çıkardıkları halde, bizde daha yüzde On’u bile bulamamış durumdayız. Bu da gösteriyor ki bilimden, pozitif İlimden uzaklaştıkça daha da kötüye gidiyoruz. Şu anda Türkiye de Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlara göre İlk ve Ortaokulda on dokuz milyon öğrencimiz eğitim görüyor, bunun on beş milyonu Devlet okullarında bir buçuk milyonu da Özel okullarda, diğer geri kalanı da İmam Hatip ve Vakıf Okullarında eğitim görüyorlar. On dokuz milyon talebe çok büyük bir rakam. Avrupa’nın birçok ülkesinin nüfusu bu rakamın yarısı bile değil. Üzerinde durulması gereken çok önemli bir konu, çünkü gelecek on beş, yirmi yıl sonra bu genç grup Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim sorumluluğunu devralmaya hazır bir hale gelmelerini sağlamazsak, geleceğimizden nasıl emin ve ümitli olabiliriz. Her ilimizde Devlet ve onlarca Özel Üniversitelerimiz ve Türkiye genelinde yüzlerce üniversitemiz var ama dünya literatüründe yayınlanan kıymete değer bir makalemiz yok.
En büyük barajları yapmışız, en uzun köprüleri, yüksek binaları, Havaalanları yapmışız, onlarca inşaat fakültemiz var. Fakat bu büyük projeleri yapan başka ülkeler. Araba, otobüs, kamyon yapıyoruz ama önemli parçaları dışarıdan alıyoruz. İhracatımızın en büyük kalemi motorlu taşıtlar oluşturuyor fakat kaliteli çelik üreten bir fabrikamız yok. Mega Devlet hastaneleri yapıyoruz fakat hepsinde Hekim sıkıntımız var. Türkiye’nin kullandığı motorinin tamamının ithal edildiğini biliyor muydunuz? Hükümetin beş yılık, on yılık programında bu konuda herhangi bir proje göremiyoruz, dahası olanlar da satılınca dış ticaret açığı da her yıl katlanarak artıyor. Turizm de büyük hamleler yaptık, yapıyoruz. Büyük hedefler koyuyoruz fakat lüks otelleri gezin, seramikler, armatürler, asansörler hata masa ve sandalyeler, restoranlar da kullanılan her şey, bıçaklar bile ithal. Ürettiğimiz ürünlere bu kadar güvenmezsek nasıl kurtulacağız biz bu kötü gidişattan? Muhakkak ki eğitimle.
Eğitim döneminin en önemli bölümü bence 4+4+4’lük eğitim döneminde son dört yıl, eski deyimle dört yılık lise dönemi. Şu anda son dört yılık eğitim dönemine devam eden aşağı yukarı altı milyon talebe var. Bunların bir milyon sekiz yüz bin kadarı Meslek Liselerinde, altı yüz bin kadarı da İmam Hatiplerde. Bu demek oluyor ki Teknik Liselerde ve Meslek liselerinde bir milyon iki yüz bin evladımız eğitim alıyor. Modern eğitim düzeyinde eğitim yapan ülkelerin çoğunda orta okulu bitiren çocuk bir meslek seçmek zorunda. Sonraki eğitimini bu meslek eğitimi ile birlikte görüyor. Bu meslekte başarılı iseler ve öğretmenlerin referanslarıyla ancak Üniversiteye devam ediyor. Meslek Liseleri, sanayi ile iç içe eğitim veriyor. Talebe için sanayide ki başarı referansları çok önemli olmalı. Meslek ve sanat okulları sanayi için eleman yetiştirecek ki sanayi gelişim göstersin. Meslek ve sanat okulları az olunca, sanayi ile ortak çalışmaya önem verilmeyince işletmeler de stajyer eleman bulunmuyor. Bu yüzden de işletmelerin ara eleman sıkıntısı devam ediyor.
İnanın çözüm çok basit, yeter ki samimiyetle duyarlı otoritelerin bunu çözmeye niyeti olsun. Meslek ve Sanat okullarına ne kadar önem verilirse sanayileşmemiz de o kadar hızlı olacaktır. Daha eğitimli toplumlar görme ümidi ile.
Hoşça kalın sağlıkla kalın eğitimden şaşmayın. Allaha emanet olun.