25 Nisan 2024 Perşembe   

Mustafa HATİPLER / Prof. Dr. / Rumeli Mektupları

TÜRKİYE’NİN SEÇİMİ

 

24 HAZİRAN seçimlerinde Türkiye tercihini yapmıştır. Türkiye’nin tercihi yeni  ve aydınlık Türkiye, güçlü ve kerim devlet yapısı, halkın efendisi değil halkın hizmetçisi olmayı düstur edinmiş bir siyasi hareketin iktidarından yana olmuştur.   
24 Haziran seçiminin resmi sonucu; 56 milyon 322 bin 632 kayıtlı seçmenin 49 milyon 671 bin 344'ünün oy kullandığı ve oyların, 48 milyon 562 bin 84'ünün geçerli, 1 milyon 109 bin 260'ünün geçersiz sayıldığı ve katılımın yüzde 88,19 ile gerçekleştiği şeklindedir. YSK, geçerli oyların, yurt içinde 25 milyon 436 bin 238, yurt dışında 807 bin 974, gümrük kapılarında 86 bin 611 olmak üzere toplam oyların 26 milyon 330 bin 823'ünün  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a verildiğini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzde 52,59 oy oranıyla ilk turda Cumhurbaşkanı olduğunu açıklamıştır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendinden sonra gelen Cumhurbaşkanı adayına 10 milyondan fazla oy farkı atmıştır. 
Seçimlerden önce ve sonra seçimlerle ilgili yorumlar yapıldı, yazıldı, çizildi. O konulara girip malumu ilam etmek niyetinde değilim. Ancak tarihe şerh düşülmesi babından şunların da yazılması gerektiğini düşünüyorum: Dünya’da büyük değişimler son bin yıl içinde 300-400 yıllık zaman aralıklarında gerçekleşmiştir. Oysa son 20-30 yıl içinde, tarihte 300-400 yılda bir olan büyük değişimlerden çok daha köklü değişimlerden az 10 adet yaşanmıştır. Ve değişimler yaşanmaya devam edecektir.  Bu bakımdan 24 Haziran seçimleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başına çektiği ve ısrarla bildirdiği değişimci ve değişimlere karşı güçlü ülke olma istek, ısrar ve arzusunda olanlarla statükonun muhafazasından yana olanlar arasındaki  geçmiştir. Statükodan yana olanlar, daha seçimin başında emanet milletvekili vermek suretiyle kendilerinde saklı olan durumu açığa çıkarmışlardır. Bu durum seçim sathında emanet oylarla HDP’yi desteklemek şeklinde devam etmiştir. Kaldı ki, statükocular;  daha seçimin başında; partisini yönetmeyi uygun bulmadıkları kişiyi Türkiye’ye yönetmek üzere aday göstererek de ortaya koymuşlardı. 
Statükoculuğun ruhlarına, iliklerine kadar işlemiş olanların, bu değişimleri anlaması, ayak uydurması ya da yenilikçi bir yaklaşım ortaya koyması nerdeyse imkânsızdır. Statükocuların, robotik çağ olarak da adlandırılan 4. Sanayi devriminin hızla yaşama geçirildiği günümüzü anlaması, günümüz sorunlarına gerçekçi çözümler ortaya koyması mümkün değildir. Statüko; salt bir Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı kurduğu seçim kampanyasıyla, oylarını dahi muhafaza edemedi. 
Peki asıl sorun nedir? Sorun şudur: Türkiye Cumhuriyeti’nde, uzun zamandır,  halk, oylarıyla kimi iktidar yaparsa yapsın, hükümeti kim kurursa kursun, gerçek anlamda iktidar; elit, jakoben, halka tepeden bakan azınlık bir kesimin elinde, gücünde, kudretindeydi.  Buna karşı çıkanlar, öncelikle basın yoluyla alaşağı edilirdi. Daha da ileri gidenler “cip ve iple” terbiye edilirdi. Çünkü bu iktidar onlara, babalarıdan mirasdır. Devlet onlarındır, millet onlardır. Kamu mallarının hepsi onlarındır. İşte sorun tam buradadır. Bu azınlık iktidarı elinden gitmesini istememektedir. Oysa Türkiye AK PARTİ’yle halkın seçtiğinin, halkın iktidara seçtiğinin iktidar olduğu bir dönemi başlatmıştır. Türkiye seçimini yapmıştır. Yeni Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin millete hizmet etmeyi ibadet sayan özverili çalışmalarının ışığında yoluna devam edecektir.  

Tarih: 18 Temmuz 2018 Çarşamba    Hit: 2181




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol