29 Mart 2024 Cuma   

Av. Ali Kahraman / Avukat / Hukukçu Gözüyle /

TÜRK SİYASETİNDE ERKEK EGEMENLİĞİ YIKILIYOR MU?

 

Dünya ağırlıklı olarak erkek egemenliği ve cesareti ile yönetilir. Kavvam olan Erkekler kendi iktidarını muhkem hale getirmek için güç kullanmaktan ve zulmetmekten geri durmaz. Devlet yönetiminde de erkek egemenliği belirgin şekilde öne çıkmaktadır.
Türk siyaset tarihine baktığımızda yönetim erkinde kadınların tamamen dışarıda kaldığını görmekteyiz. Bu konuda tek istisnanın Tansu Çiller iktidarı olduğunu görmekteyiz. Bu dönemde de devletin arka planda yer alan erkek etkisi sonucunda demokrasiden ve özgürlüklerden uzak, faşizan bir yönetim gösterdiği müşahade edilmiştir.
Aslında Türk devletlerinin devlet yönetme biçimini incelediğimizde, devletin başında Bir Hakan ve onun bir çok konuda yardımcısı ve akıl hocası olan eşinin yani bir kadın’ın varlığını görmekteyiz. Bu durum, yönetim erkinin adalet, vicdan ve özgürlük ile hareket etmesini, toplumu bir bütün olarak kucaklamasını sağlamıştır.
Osmanlı döneminde haremin ortaya çıkması ike birlikte hükümdarın yönetim biçimini etkileyen birden fazla iç aktör ortaya çıkmış, bu durum da hükümdarların objektif bir yönetim erki oluşturmasının önüne geçmiştir. Devlet genel olarak bütün halklara eşit ve özgürlükçü bir yaklaşım sergilemekle beraber, saray merkezli idaresinde sultanların etkisi ile sübjektif ve zulme varan uygulamalarda bulunmuştur. Süreç Osmanlı’nın son döneminde özellikle Müslüman teba yerine Gayrimüslümlerin hak ve özgürlüklerinin öncelenmesine doğru evrilmiştir.
1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti, Türk ve Kürt unsurların batıda ve doğuda vermiş oldukları cansiperane mücadele sonucunda bütün dünya müslümanlarının dua ve beklentileri sonucunda dünyaya varlığını ilan etmiştir. Kurulan genç Cumhuriyetin kadrosuna ve yönetim şekline baktığımızda, erkek egemen bir kadro görmekteyiz. Bu durum 90’lı yıllara kadar devam etmiştir. Tansu Çiller iktidarı ile birlikte doğrudan yönetim erkinin başına ilk defa bir kadın geçmiştir. Ülkemizde etkili olan feminizm hareketi ve islamcıların kız çocuklarını okutmaya başlaması ile toplumun her alanında bir kadın etkisi kendisini hissettirmeye başlamıştır. Rahmetli Turgut Özal zamanında eşinin öne çıkması, “Semra Özal ve Papatyaları”, artık siyasette kadının etkin olduğunu göstermeye başlamıştır.
2000’li yıllarda iktidar olan AK Parti’de Başbakanların ve Cumhurbaşkanlarının eşlerinin ön plana çıkması, islamcı camiada da kadının siyasette aktif rol aldığını göstermektedir. Bugün ulusal ve uluslararası birçok toplumsal projede siyasi liderlerin eşleri aktif olarak yer almaktadır. Bu durum sadece merkezi iktidarda değil, yerel yönetimlerde de kendisini göstermektedir.
Belediyelerin sosyal sorumluluk projelerinin bir çoğunu belediye başkanı, başkan yardımcısı  ve meclis üyelerinin eşleri yürütmektedir.
Yine toplum nezdinde %15 oranında oy alan bir siyasi partinin  genel başkanının kadın olması, siyasetteki kadın etkisinin varlığının en önemli göstergelerinden birisidir.
Gelinen noktada kadının siyasetin bir aktörü olması, toplumda vicdani bir bakışın ve  kurumlarda merhametin ortaya çakmasına vesile olmaktadır.


Tarih: 19 Haziran 2022 Pazar    Hit: 1179




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol