Kötüye gidiyor herşey. Siyaset tüccarlarının ağzında yalanlar, palavralar parande atarken milletin kıçında yaralar, çıbanlar çıkıyor. Devlet, kurumlarıyla her geçen gün biraz daha çürürken siyasetçisi, bakanı, değnekçisi, bürokratı, teknokratı vs iktidar kovanına pandik atabilen ya da atabilecek kadar yakın olan herkes kıçı çıbanlılardan ayrı gündemlerle günlerini gün ediyorlar. Milletle alay edercesine kıçlarıyla ciklet çiğniyorlar.
TÜİK diye bir kurumu var devletin. İşi enflasyondan sanayi üretimine, işssizlikten büyümeye, nüfus yapılarından güven istatistiklerine kadar siyasetçiden reel sektöre kadar herkesin ayak uzunluklarıyla yorgan boylarının ölçüsünde kullanacakları verileri yorumlanabilir şekilde istatistiki olarak iletmek. Verileri doğru şekilde bir araya getirmek ve ilgililerce kolayca bilgiye çevrilebilecek hale getirmek. Bunu ülkenin çıkarlarına uygun olarak yapmak.
Peki öye mi oluyor? Son gelişmeler ülkenin çıkarlarından çok sadece iktidarın, iktidar kovanına yakın olup pandik atıp, çomak sokup devletin milletin kaynaklarını yala yut lüpletmeyi iş edinenlerin sofralarına, yatak odalarına, banka hesaplarına arı gibi taşımalarına hizmet ediyor. Erdoğan iktidarı, üstüne çalışanlarınn ücretlerini, emekli, dul-yetim ya da ölüm aylıklarını aşırarak zulmüne zulüm eklerken işte bu TUİK gibi çürümüş kurumların verileriyle zulmüne meşruiyet sağlıyor. Ruhunu makama, şana, şöhrete, paraya satmış, gözünü fakir fukaranın garip gurabanın bir dilim ekmeğine dikmiş, vicdanını bir maaş daha koparmak için ömürlük izne göndermiş kurşun askerleriyle yapıyor bunu.
TÜİK verileri sadece çalışanlara, emekliye, dula yetime ücret ya da aylık bağlamak için değil yatırım yapacak yerli yabancı sanayici, iş insanı, bankacı envai çeşit sınıf, kişi, kurum, devletler için de bilgi kaynağı olarak değerlendiriliyor. Ne yaptığından ya da yapacağından emin olanların ciddiye alacağ veri niteliği taşımayan TÜİK çalışmaları Erdoğan’ın saltanatını bir gün daha sürdürebilmesi dışında hiçbir amaca hizmet etmiyor. Devlet kurumları mitomanlara teslim edilerek mitomanik iktidar daha da kronikleştiriliyor. Olan bu.
Yalan deyince akla hemen gelen “Kabataşlı baş örtülü bacı” hikayesini unutan pek çıkmayacaktır. Her cuma kamera görüntüleri yayınlanacak diye cumalara bile gitmediğimiz olmuştu. Üzerinden on yılı aşkın süre geçti. O yalanın görgü tanığı gibi davranarak suç ortaklarından biri olma fırsatını avantaya çeviren Nagehan Alçı gündeme bu kez özel hayatıyla girdi. İsmi anmaya değmez kocasının fiziksel, duygusal şiddetine maruz kaldığını darba uğradığını, kazancını yönetemediğini, ortak hesaplarının boşaltıldığını vs herşeyi detaylıca anlattı.
Tabii ki biz de fırsatı kazaya bırakmadık. İkiye üçe beşe bölünmeyi becerdik. Nagehan Alçı, Ergenokon, Balyoz, Askeri casusluk kumpaslarıyla eşleri zindanlarda ölüme terk edilen kadınlar ve çocuklarının geçimleri için “takvime soyunmaları” teklifini utanmadan getirmiş biridir. Kabataş Yalanı, Gülen yalakalığı, Oda TV davası, İlker Başbuğ’un, Yaşar Büyükanıt’ın yargılanmalarından vatan hainliklerine, bana göre mevcut haliyle ülkenin dibine dinamit yerleştirmeye benzeyen başkanlık sisteminin nimetlerinden bahsederek kişisel avantasını arttıran, vs bir çok iddianın sahibi ve neşriyatçısıdır. Nagehan Alçı kendisini AKP’nin çürüttüğü ülkenin çürüme evrelerini hızlandırmaya adamış bir yıkım bir ayrım aparatıdır. Nagehan Alçı kovana yakın AKP’lilerin en iyi prototiplerindendir. Bu ülkede herkes için adalet olsa fikri varlığı “bir dirhem bir çekirdek”le değil “bir kıl bir tüy” le ölçülecek ağırlıktadır.
Ona olan öfkemiz ona olan kızgınlığımızın bizi ona, ismi lazım olmayan eski eşine, onun temsil ettiği AKP’liliğe benzetmemesi için yapaağımız tek şey adil olmaktır. Nagehan, AKP’nin kolunu kanadını kırdığı ulusal çıkarlarımızı milli ve dini değerlerimizi yarın alçıya alırken bir işe yaramaz ama yaşadığı acılarında ona hem ortak hem destek olacak vicdan sahiplerini her zaman bulabilir. İlk önce de subay eş ve çocuklarının içinde.
Nagehan kafasını bir süreliğine alçıya alıp dinlendirirse görecektir . “Bu ülke sadece iktidar seven yaylı ve millilerden değil ülkesinin çıkarlarına, milli ve manevi değerlerine nerede, hangi şartta olursa olsun sahip çıkan ve çıkacak insanlarla, vatanperverlerle dolu.” Denesin. Fazla vaktini almaz. Alçıda fazla kalmaz.