25 Nisan 2024 Perşembe   

TOPLUMDA YAŞAMAK

 

BU yazımızda ülkemizde son günlerde oldukça çalkantı oluşturan iki sorunlu durumu sade ve yalın bir felsefi bakışla irdelemeye çalışacağız. 
Toplum teklerden oluşan bir bütündür. Bir diğer deyişle insanlar birlikte yaşama zorunluluğu ve sorumluluğu olan canlılardır. Bunun sonucu olarak bir araya geldiklerinde toplum ve topluluk gibi yapılar ortaya çıkar. İş bölümü yaparak hem kendilerine bedensel yaşamın gereklerini sağlayan gelire hem de yaşamlarına anlam katacak boş vakte kavuşurlar. 
İnsan toplulukları düşünsel açıdan bir sürü gibi ele alınabilir. Sürü doğal olarak yönetilmek zorundadır. Bu zorunluluk  insanlara kendilerini daha iyi yöneteceğine dair kanaat oluşturma misyonu olan yapılar üretir. Günümüz dünyasında bu işlevi siyasi partiler üstlenir. Şimdi bu bakış açısıyla toplumun iki yönetsel hastalığı yolsuzluk ve adam kayırma kavramlarına bakalım. 
Adam kayırma daha iyi adamın yerine daha kötü olanı öncelemek demektir. Yani iyi ile kötünün yerini değiştirmektir. Topluma faydalı olma iddiası taşıyan hiçbir öğreti, ideal ya da değerler bütünü  hangi amaçla olursa olsun bu çelişkiyi mazur göremez, içselleştiremez. Aksi takdirde bu yapı hastalıklı  kabul edilmek zorundadır. Yolsuzluk ise birlikte yaşamamız sonucu ortaya çıkan ürünü bütünden saklayarak gizlice kendine yönlendirme veya çalma demektir. Bu tarz eylemler hangi çıkara hizmet ederse etsin hiçbir öğretiyle, idealle ya da değerler bütünü ile bağdaşmaz. Eğer bu durum içselleşirse toplum yine hasta olarak değerlendirilmek zorundadır. 
Bu iki hastalık bütün toplumları etkisi altına alabilir. Bu hastalık önemsenmez ise toplumu gelecek yıllarda diğer toplum ve medeniyetlerle girdiği bayrak yarışında neler bekler. Şüphesiz ki önce güven sorunu başlar, yönetim güçleşir ve toplum çürür. Hiç şüphesiz şimdiki zamanı yaşayan bizlerin üzerine düşen, bireylerimize hayatın akışında uygun donanımı sağlamak, düşünsel ve bedensel açıdan sağlıklı bir toplum oluşturmak için önlemler almaktır.
Toplumumuzda bu iki hastalık olduğuna göre ilk yapılacak olan tıp adetinde olduğu gibi muayenedir. Arapça olan bu sözcük gözle bakma, gözden geçirme anlamlarına gelmektedir. Nacizane önerim düşünmeyi sevmesekte en azından toplumumuzun şimdisine, sade ve yalın fakat dikkatlice bakmaktır. Ufukta muhakkak bir çözüm görülecektir. 

DİL VE OSMANLICA ÜZERİNE

Dil, en genel anlamda duygu ve düşünceleri ifade eden işaretler sistemini ses veya yazı aracılığı ile bir diğerine iletme işlemini görür. O halde dilin varlık sebebi iletişimden başka bir şey değildir. İletişimin başarısı ve kolaylığı pragmatik bakıldığında dilin yetkinliğini gösterir. Öyleyse  en kolay anladığımız ve ifade edebildiğimiz dil bizim için en kullanışlı dildir. 
Osmanlıca, Arap alfabesi ile yazılan Arapça ve Farsçadan yoğun sözcük ve gramer almış Türkçedir. Osmanlıcayı sık sık gündemde tutmak, iletişimde pragmatik açıdan bir fayda sağlamaz. Pragmatik fayda halk dilinde üzüm yemek tabiri ile dile getirilir. O halde şu sorunun cevabını kendimize soralım. 
Geleceği yapmak mı, geçmişi anmak mı? 
Gelecek sayıda buluşmak dileğiyle…

Tarih: 22 Aralık 2014 Pazartesi    Hit: 2831




  • canan eryılmaz  23/12/2014 22:07:21

    aytekin bey elinize yüreğinize sağlık