28 Mart 2024 Perşembe   

Sadık KAHRAMAN / Gazeteci Yazar / Şehir ve İnsan

SESSİZ KAHRAMANLAR

 

Bizim milletimizin iki kesimi arasında gözle görülmeyen devasa bir uçurum var. Bütün sorularımız, cevaplarımız, kavgalarımız, zıtlaşmalarımız ve çatışmalarımız bu uçurumdan doğuyor. Birbiriyle hiçbir ortak değeri olmayan iki tarafın çarpışmasının altında eziliyor gündem. İşin garip tarafı bu durum gelişmiş halimiz bizim. Bir zamanlar ortada ‘düello’ yoktu, sadece monolog vardı. İkna odası gibi despot, acımasız ve kibirli bir uygulamayı akıl eden(!) ve hala da savunan taraf konuşur, dikte eder, yok görür, diğer taraf da sabırla dinlerdi. En azından ana akım medyada yerleri olmazdı, sanki yoktu onlar, ne yüzleri vardı ne de sesleri. İşte tam da bu yüzden, şimdiki “tartışmaların” okul önlerinde, örtündüğü için genç kızları coplayanların ne kadar zoruna gittiğini tahmin bile edemiyorum. Karşılarında bir muhatap görmek içlerini kemiriyor. Bu küstahlığı gizlemiyorlar gerçi, söze de döküyorlar. Adeta “Siz de dile çıktınız demek!” demeye getiriyorlar. Zaten ülkemizin müzmin mağluplarının, ünvanlarını borçlu oldukları duygu da tam olarak buradan kaynaklanıyor. Bu bayağı gururdan, bu hadsizlikten, bu üstten bakan tavırdan geliyor. Türkiye’de sağ cenaha edilen her hakaret işte bu sebepten “düşünce özgürlüğü” olarak nitelendiriliyor. Mesela bir profesör çıkıp, “Başörtülüden psikolog olmaz” diyebiliyor, canhıraşça savunuluyor. Yine en son, şarkıcının teki çıkıp imam hatiplilere “sapık” deyip tepki aldı, bunun üzerine de özür dilediği için tonlarca övgü ve destek mesajı alabildi. Samimiyetsiz bir özür, milyonlarca insanın uğradığı hakaretten daha önemli oluveriyor birden. Çünkü aşağılanan seküler, sol kesimden biri değil. Çünkü hor görülüp alay edilenler elit beyaz yakalılarımız değil. Düne kadar gazetelerde adı bile geçmeyen sağcılarla biri dalga geçmiş, ne çıkar? Normalde çok cevap verilirdi bu soruya. Ama sekülerler de artık eskisi gibi değil. Gözlerine, ruhlarına mıhlanmış o daimi nefretin yanına öç alma hırsı da eklenmiş durumda artık. “Bir oy HDP’ye bir oy İnce’ye” kampanyasını hatırlarsınız, bu yazısız anlaşmaya varıldığında HDP’li vekil çoktan Mustafa Kemal’in askerlerine “İt sürüleri” demişti. Erdoğan nezdinde, karşılarına çıkıp kendilerine kafa tutan “sağa” kinleri öyle büyüktü ki, HDP’yi de eş başkanını da desteklemekten geri durmadılar. Yeter ki o kaybetsin deyip HDP’yi bile desteklediler. Aynı dengesizlik sonucu İnce’yle seçimi kaybettiler nitekim. 2018’de, o pazar gününden bir gece önce “Şerefine Tayyip!” naraları atıp sokaklarda kadeh tokuştururlarken, İzmir mitinginde “İntikam!” diye bağırırlarken ayların emeğini, köprüyü geçene dek ayıya dayı deme taktiğini, saklayamadıkları, dizginleyemedikleri o büyük intikam hırsı önlerine geçti. Hala da aynı şey yaşanıyor. HDP’nin güncel eş başkanı Sezai Temelli, HDP’li vekil Semra Güzel’in teröristle ilişkisi ortaya çıktıktan sonra tutuklandı diye, “Bu memleketi başınıza mutlaka yıkacağız” diye açıklama yapıyor, birkaç gün sonra Gürsel Tekin, “HDP’ye bakanlık verilebilir.” diyor. Yusuf yusuf olan CHP’liler de “Bu onun şahsi düşüncesidir.” deyip geri adım atmaya çalışıyor. Ne acıdır ki, tek sebep seçim kazanmak, hatta ötesi, Erdoğan’ı yenmek, “karşı taraftan” hınç almak arzusuyla söylüyorlar bunları, gerçekten kabul edilemez buldukları için değil. Ne acıdır ki, mış gibilerin arasında sıkışıp kalmış durumda Türk siyaseti. İnandıkları, değer verdikleri, kutsal saydıkları için mücadele edip arenaya çıkan yok. Bundan 20 sene önce, AK Parti iktidar olduğunda, Erdoğan tam da böyle bir keşmekeşin arasından, işte bu şiarla sıyrılmıştı, gürültü edemeden tepeye tırmanmıştı. O yıllarda da yine, tanıdık ve küçümseyici ses kulaklarımızda yankılanmıştı, “Muhtar bile olamayacak!” Aynı Erdoğan önümüzdeki sene, 14. zaferi için mücadele edecek. Artık medyada sesi kesilmiyor, görüntüleri gazetelerde veriliyor ama rakiplerinin kibri yerli yerinde duruyor. Mağrurlukları kendilerine mi yardım edecek, yoksa Erdoğan’a mı, göreceğiz. Ama biliyoruz ki bir monolog değil düelloya şahit olacağız. Bir devir kapandı, üzerinden yıllar geçti. Kahraman bekleyen yığınların kahramansız kalmaması için dua eden milletin duaları kabul oldu. Artık sessiz ve resimsiz kahramanlar yok. Biliyoruz ki senelerce ezen ve eziyet edenlerin, dalga geçip hor görenlerin karşısında artık biri var ve birileri hep olacak, yüzüyle ve sesiyle...

Tarih: 17 Eylül 2022 Cumartesi    Hit: 1099




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol