DÜNYA gözüyle gördüğüm en büyük spor adamını kaybettik geçtiğimiz günlerde. Süleyman Seba’yı. Siyah beyaz geçen ömrüne inat rengarenk görüntülerle dolu bir cenaze töreni ile uğurlandı son yolculuğuna.
Büyük başkanın vefatı sonrasında yazılı ve görsel basında hayatına ayak bastığı herkes kendisiyle ilgili anılarını paylaşırken ben de kendi çıkarımlarımla örtüşenlerin piştilerini yazıyordum.
Bana göre ülkemizde herkeste biraz Beşiktaş’lılık vardır. Taraftarı olduğu kulüplerin dışında kaldığı tüm yarışlarda herkes eğer iddianın içindeyse Beşiktaş’ı destekler. Sporseverlerin bilinçaltına yer- leşmiş bu gerçeği ya da aforizmayı konu edinseler sosyal bilimciler bu sonucun tüm sebeplerini tek tek listeleyebilirler.
Deneklerden biri ben olsam neden biraz Beşiktaş’lı olduğumu anlatmakta zorlanmazdım. Çünkü Beşiktaş, kendine özgü gelenekleri olan her camia gibi geleneklere sahip, ama sportif bir sonuç için onlara bir kez bile sırt çevirmeyecek bir kulüptür. Şerefli ikincilik sözünü literatüre kazıyarak geçiren kulüptür Beşiktaş. Bu sözün ne anlama geldiğini sanırım bütün spor severler son dört yılda yaşanan lardan sonra şimdi daha da iyi idrak ediyorlardır.
Sonra Beşiktaş kazanmışsa hak etmiş demektir. Kimse Kara Kartallar’ı hak etmediği bir yengiyi kutlar- ken görmemiştir. Bunun için Beşiktaş’a kaybettiği zaman acıtmaz insanı Beşiktaş yenilgileri. Sonra Beşiktaş, diğer iki hemşehrisinin her açıdan gerisinde kalmasına rağmen onları geçebiliyorsa daha fazla fedakarlık yapmış demektir. Beşiktaş, rakiplerini sadece uğradıkları haksızlıklar liginde açık ara geride bırakabilmiştir. Beşiktaş, diğerlerine kazanlarla kepçelerle sunulan nimetleri ancak katık edecek kadar bulup yetinmeye zorlanmıştır. Bütün bunlara rağmen sayısal olarak ülkemizin en çok taraftarı olan üçüncü kulübüyken dünyanın da hatırı sayılır kulüplerini geride bırakır Kara Kartallar.
İşte rahmetli Süleyman Seba, benim gibi sporseverlerin dünyalarına ayak basarken zihinlerine de bu düşünceleri miras bırakan adamdır. Kazanmanın tek sonuç olmadığını, kaybetmenin de kolaylıkla göğüslenebileceğini önce kendi sinesinde göstermiş sonra kaybederken bile alkışlanabilmeyi öğretmiştir bizlere. Bugün gelinen noktada hayal gibi görünen ne varsa mazide hoş bir seda gibi hayatlarımıza armağan etmiştir. İşte onun için biraz Beşiktaş’lı olmak ona beslenen büyük sevginin bir sonucudur .
Bugün kulüp başkanlarının çizgilerine, görüntülerine baktığımızda Süleyman Seba’ya “ başkanların başkanı” demek kendisine haksızlık etmek olur.
Çünkü bugün kulüp başkanları spekülasyonlarıyla, şikelerle, kabadayılıklarıyla, iş bilmez müsriflikleriy- le, Sülün Osman’a rahmet okutacak dolaplı dolambaçlı işleriyle anılıyor. En doğrusu; Süleyman Seba deyiverip bırakmaktır.
Allah rahmet eylesin.
Herkese selam!.
Tüm göçmüşlere dua….