18 Şubat 2025 Salı   

Latif ALBAYRAK / Ekonominin İçinden / Ekonomi Editörü

EKONOMİDE SINAV YILI: 2025

 

Mayıs 2023 seçimlerinden sonra göreve gelen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve beraberindeki heyet, enflasyonla mücadele, fiyat istikrarı ve Türk Lirası varlıklarına ilgiyi artırmayı temellendirdiği sıkı para politikasına geçiş yaptı. Bunun ilk yansıması olarak politika faiz oranı yükseltildi.
Merkez Bankası tarafından yapılan artırımlarla birlikte ilk kez Şubat 2024'te %50'ye kadar çıkarılan faiz oranı 8 ay üst üste sabit kaldı. Bu bağlamda enflasyonda aylık ve yıllık bazda baz etkisiyle birlikte kademeli olarak düşüşler gözlemlendi. Enflasyon 2024 yılının mayıs ayında %75,45 ile zirve seviyesine çıkarken, aynı anda aylık enflasyon %3,37 olarak kaydedildi. Enflasyon 2024 yılını %44,38 seviyesinde kapatsa da burada sürpriz veri aylık bazda enflasyonda gerçekleşti. TÜİK verilerine göre aylık enflasyon %1,03 olarak kaydedilirken, piyasa beklentileri %1,80 civarında olması yönündeydi.
Aylık bazda bu denli düşük gelen enflasyon, gözleri Merkez Bankası'nın 2025'teki faiz patikasına çevirdi. Yeni alınan karara göre TCMB bu yıl 8 tane PPK toplantısı gerçekleştirecek. Aylık enflasyonda istenen seviyeye gelinmesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın faiz konusundaki hassasiyeti dolayısıyla bu yıl faiz indirimleri yapılmasına kesin gözüyle bakılıyor. Ancak miktarı konusunda öngörüler henüz bir perspektif çizebilmiş değil. Merkez Bankası'nın ne kadar faiz indireceği, bu durumun enflasyon ve makro göstergeler üzerinde ne kadar etkili olacağı merak edilenler arasında.
Ekonomi yönetiminin 2025'te vereceği sınav tam olarak bu noktada başlıyor. Sıkı para politikası ve talep yönlü enflasyonun azaltılmasına yönelik ilk hamle son açıklanan asgari ücret miktarında gerçekleşti. Enflasyonun altındaki %30'luk zamla 20.104 TL olarak açıklanan asgari ücret bu bağlamda tartışmalara yol açsa da, Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomi yönetimine desteğini ve Orta Vadeli Plan doğrultusunda çalışmalara devam edileceğini her fırsatta dile getiriyor. Bu noktada vatandaşın alım gücünü artırmak, aynı zamanda fiyat istikarını sağlamak arasındaki denge büyük önem taşıyor. Enflasyonu tetikleyebilecek her türlü hamle ekonomi politikalarını tartışmalı bir konuma getirebilir. Halihazırda %48,57 ile dünyanın en yüksek gıda enflasyonunun olduğu ülke Türkiye ve bu durum vatandaşın geçim sıkıntısının temelini oluşturmakta. Bu sebeple ekonomi yönetimi enflasyona ilişkin politikalarını vatandaşın temel mal hizmetlerine en kolay ulaşabileceği şekilde düzenlemeli. Bunun bir yolu da asgari ücrete yıl içinde yapılabilecek ek zam olabilir. Zira gelen veriler asgari ücret miktarının vatandaşı yılın ikinci çeyreğine bile taşıyamayacağını işaret ediyor.
2025'te yurt içinde yoğun bir makro gündem olmakla birlikte küresel taraftan gelen haber akışları da fiyatlamalar ve veriler konusunda oldukça belirleyici olacak. ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump, "güçlü dolar" anlayışını ekonomi politikalarına yansıtmasıyla bilinen bir lider. Hem bu durumun, hem de jeopoltik tansiyonların dünya genelinde bir enflasyon baskısı oluşturabilme riski bulunuyor. Sınırlarımızın dışında oluşabilecek negatif süreçler, "gelişmekte olan ülke" sınıfındaki Türkiye ekonomisine doğrudan enflasyon baskısı olarak dönecektir. Bakan Şimşek ve TCMB Başkanı Karahan'ın bu konuda yurt dışı gündemine çok daha fazla yoğunlaşması gerekiyor. Donald Trump'ın geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili pozitif açıklamaları piyasaların olumlu karşıladığı bir gelişme. İkili ilişkileri iyi bir düzeyde sürdürmek ülke ekonomisine olumlu yansıyabilecek parametrelerden biri olacaktır.
2025'te, başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyanın ekonomik bir sınav vereceği aşikar. Bu konuda rasyonel hamleler ve hem yurt içi hem de yurt dışı satır aralarını doğru okumak Türkiye ekonomisinin yılı en verimli şekilde geçirmesine olanak sağlayacaktır.

Tarih: 15 Ocak 2025 Çarşamba    Hit: 1152




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol