24 Nisan 2024 Çarşamba   

Av. Ali Kahraman / Avukat / Hukukçu Gözüyle /

ADALETSİZLİK MEDENİYETİ MAHVEDER

 

“YAŞADIĞI yerin havası, nemi insan sağlığına etki eder. Siyasi mekanizmanın düzgünlüğü ya da bozukluğu da yine insan hayatının her şeyini etkiler” diyen İbni Haldun, İnsan hayatı üzerinde coğrafyanın ve siyasetin etkisini bu şekilde tanımlamıştır. İbni Haldun bu sözüne ilaveten, adaletsizlik medeniyeti mahveder demiştir.
Türkiye coğrafik olarak bakıldığında birçok farklı  iklimsel yapıyı içinde barındıran bir toprak parçasıdır. Ülkenin bu yapısından kaynaklı olarak farklı özelliklerde ve kültürel yapıda insanların bu topraklar içerisinde yaşadığını görmekteyiz. Ülkemiz farklı coğrafyalardan gelen insanların bir araya gelmesiyle oluşmuş siyasi yapılarla şekillenmiş ve yönetim mekanizmaları bu şekilde oluşmuştur. Ülkeyi yöneten siyasi aktörler başta vatanın bütün farklı unsurlarının temsilcisi sıfatını taşımışlardır. Bu durum ülkede siyasi istikrar ve temsilde adalet ilkesini oluşturmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesi olan Cumhuriyet Halk Partisi ilk başta temsilde adalet ve  etnik yapıların taleplerine uygun bir politika belirlemiştir. 1928 yılından sonra mevcut iktidar adaletten uzak, ülke gerçeklerine yabancı ve despotik bir yönetim erki oluşturmuştur.
Mevcut iktidarın en önemli zaafı ve halk üzerinde meşruiyetini yitirmesine sebep olan eylemi adalet ilkesinden uzak bir yönetim mekanizması oluşturmasıdır. 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti kısa bir süre de olsa ülke vatandaşlarına eşit ve adaletli bir yaklaşım sergilemiş, bunun sonucunda geniş halk kesimlerinin teveccühünü kazanmıştır. 1960 yılından 1994 yılına kadar iktidara gelen siyasi partiler halk nezdinde sürekli olarak meşruiyet krizi yaşamışlardır. 70 li yıllarda Bülent Ecevit’in  ülkede estirdiği barış ve adalet rüzgârı maalesef kalıcı olamamıştır.
 1994 yılında Refah Partisi’nin belediyeleri Kazanması ve 95 yılında Refahyol Hükümeti’nin kurulması ile birlikte vicdanlara ve hakim zümrenin dışladığı garip gurebanın kalbine seslenen ve herkesi eşit gören bir iktidar yapılanmasıyla bu ülke karşı karşıya kalmıştır. Rahmetli Necmettin Erbakan liderliğinde halkın karşısına çıkan Refah Partisi,  adalet duygusunu vicdanlarda pekiştiren icraatlara imza atmıştır. Ülkede oluşan bahar havasını bıçak gibi kesen 28 Şubat süreci ülkenin sosyal adalete ve refaha yönelik beklentilerini ortadan kaldırmıştır. 2003 yılına kadar ülke kaotik bir ortamda yönetilmeye çalışılmıştır. Milli görüş geleneğinden gelen Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın başını çektiği yeni siyasi aktör AK Parti iktidarı, siyaset ve sosyal adalet ile ilgili halkta büyük bir beklenti ve umudun oluşmasına neden olmuştur. Türkiye’yi yönetmeye başladığı dönemde bütün sosyal ve siyasi mekanizmaların desteğini alan AK Parti, ülkede idari vesayeti ortadan kaldırmış ve bütün dini ve etnik grupların taleplerine cevap verebilecek bir yönetsel yapı oluşturmuştur. Fakat süreç içerisinde siyasetin dilini ve etki alanını belirleyen aktörler şu ya da bu sebeplerle tek tek devre dışı kalmışlardır. Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık sistemi ile birlikte yalnızlaş(tırıl)ması ve Bahçeli ile Perinçek’in siyasi yönlendirmeleri ile hareket eden bir AK Parti profilinin ortaya çıkması sonucunda, Otoriter, Milliyetçi ve Adaletsizliğin hissedildiği bir döneme girilmiştir. Ülkede medeniyet kurmak, bunu devamlı kılmak için adaleti tesis edecek adımlar atmak ve bunu kalıcı hale getirmek gerekmektedir. AK Parti ya da yeni iktidar namzedi olan siyasi yapıların adaletten uzaklaşarak oluşturacakları iktidarın bu ülkeye bir fayda vermeyeceğini bilmesi gerekmektedir.              

Tarih: 09 Nisan 2021 Cuma    Hit: 4652




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol