TÜRKİYE’de terörle mücadele kararlı ve başarılı bir şekilde sürerken, akademisyen adı altında birileri bir bildiri yayınladı. Bu safsatayı açıklama cüretini kendinde bulan bu ‘zavallılar topluluğu’, topraklarımızı parçalamak isteyen hainlere de destek oldular. Bu ülkenin asker ve polisini katliam yapmakla, haksız yere “sivil” öldürmekle suçladılar.

Avrupalı liderlere her fırsatta Türkiye’de “demokrasi yok” yalanını söyleyen bu terör destekçileri, acaba demokrasinin olmadığı bir ülkede, böyle bir bildiriyi kaleme alamacaklarını hiç düşündüler mi?

Malûm bildiriyi imzalayanların isimlerini incelemeye çalıştım. Aralarında bilimsel başarılarıyla adını duyuran bir kişiye bile rastlamadım. Ne bir kitap yazmışlardı, ne de doğru dürüst bir çalışmaları vardı. 

Beni en çok şaşırtan ise, 2. Ordu Komutanı Emekli Org. Hasan Iğsız’ın kızının da bu bildiriyi imzalamış olması. New York Üniversitesi’nde Yrd. Doç. Dr. olarak görev yapan Aslı Iğsız, yıllarca terörle mücadele eden babasının aksine böyle bir bildiriye imza atarak babasına kurşun sıkanlara destek vermiş oldu. 

Her gün sivilleri katleden, bu ülkenin asker ve polisini şehit eden bebek katillerine tek bir kelime eleştiri dahi getirmeyen bu zavallılara CHP’den ise destek geldi. Kamuoyunun tepkileri karşısında CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, “Bu bildirinin arkasında değiliz” açıklaması yapsa da CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu “bildiriyi destekliyoruz” dedi. 

Tahminim bildiriyi kaleme alan Koray Çalışkan’ın CHP’li olması...

Ancak Atatürk’ün kurduğu bir partinin PKK’yı destekleyici bir bildiriye sahip çıkması inanın insanın içini acıtıyor. 

Çoğu zaman eleştirdiği MHP lideri Devlet Bahçeli ise “Üniversitelerimizde hainlere destek veren zihniyete çocuklarımızı emanet edemeyiz. Hainlere destek veren ve büyük çoğunluğu araştırma görevlisi ve yardımcı doçent olarak sıfat taşıyanların üniversiteye nasıl girdiklerinin araştırılması lazım” diyerek örnek bir yaklaşım sergiledi.

Madalyonun diğer kısmı var... 

Bugüne kadar yaşadıkları şehirlerden dışarıya çıkmamış, sıcak şöminenin başında ahkam kesenler, acaba Güneydoğu’daki halkın, asker ve polisin halinden ne kadar anlıyor. Devletin bu kimselere (akademisyen demeye dilim varmıyor) yetiştirmesi için gençlerimizi emanet etmesi... Ne kadar vahim değil mi?